Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14574 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 7674 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ : AMASYA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 07/12/2011NUMARASI : 2010/153-2011/649Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil veya tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, tetkik hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp, düşünüldü;Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde tazminat isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; miras bırakan N... A...’nun çekişme konusu 215 parsel sayılı taşınmazın 1/3 payı muris M... R... adına kayıtlı iken 1998’de ölümü üzerine 28.05.2001 tarihli akitle vekil aracılığıyla mirasçılarına intikalinin yapılarak muris N. intikalen gelen ¼ payını aynı akitle satış suretiyle oğlu davalıya temlik ettiği, taşınmazın yenileme ile 128 ada 1 parsel olduğu, anılan 1 parselin de ifrazla 128 ada 4 ve 5 parsellerde davalı İ... H... adına pay tescilinin yapıldığı anlaşılmaktadır. Davacı, anılan temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince; miras bırakan N... ’in eşi M... R...’ın geçmiş dönem milletvekillerinden olmasından dolayı emekli maaşı bulunduğu, böylece düzenli bir gelirinin olduğu, diğer taraftan, murisin zengin ve varlıklı bir kişi olup, mal satmaya ihtiyacı bulunmadığı, her ne kadar davalı, muris M... R...’ın ölümünden sonra mirasçılar arasında görülen ortaklığın giderilmesi davası sırasında paylaşma da sıkıntı doğması nedeniyle muris N... tarafından bu payın kendisine bırakıldığını belirtmişse de, anılan hususun kanıtlanamadığı, aksine pay devrinin bedelsizliği gösterdiğine, diğer taraftan, davacının muris N...’i sağlığında vesayet altına aldırma çabasına girdiği, davacı ile murisin arasının bu nedenle açıldığı dosya kapsamı ile sabittir.Öyleyse, değinilen bu olgular, yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde miras bırakan Necdet’in dava konusu taşınmaz payını temlikteki gerçek iradesinin mal kaçırmak olduğu kabul edilmelidir.Hal böyle olunca; davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.Davacının bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06.12.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.