Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14561 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 9442 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ : SİLİFKE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 16/02/2012NUMARASI : 2007/117-2012/72Yanlar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil, tenkis olmazsa bedelin vekilden tahsili davası sonunda, yerel mahkemece davaların reddine ilişkin olarak verilen karar davacı ve tereke temsilcisi tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, duruşma isteği masraf yokluğundan reddedilip gereği görüşülüp düşünüldü;Asıl dava, tapu iptali-tescil ve tenkis, birleşen dava ise; tapu iptali ve tescil olmazsa bedelin vekilden tahsili isteğine ilişkindir.Mahkemece, davaların reddine karar verilmiştir.İddianın, ileri sürülüş biçiminden ve içeriğinden; davada vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayanıldığı anlaşılmaktadır. Nitekim Dairenin 20.11.2006 tarihli 2006/9866 E.-11388 K. sayılı bozma ilamında da inceleme bu şekilde yapılmıştır.Ne varki; mahkemece uyuşmazlık muris muvazaası olarak değerlendirilmiş ve sonuca gidilmiştir.Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 390/2(6098 s. TBK.506) maddesinde "vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir..." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumlu olur.Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi medeni Kanunun 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekilile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olmaz.Ne varki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.Hal böyle olunca; iddia ve savunmanın yukarıdaki ilkeler uyarınca incelenmesi, yerinde keşif yapılarak birleşen davadaki çekişme konusu taşınmazların satış tarihindeki bedellerin belirlenmesi toplanacak delillerin toplanan delillerle birlikte değerlendirilerek varılacak sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerekirken hukuki nitelendirmede yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.Terekeye temsilci atanmakla mirasçı K...'in davayı takip yetkisi sona erdiğinden K...'in temyiz dilekçesinin reddine, tereke temsilcisinin temyiz itirazlarının ise kabulü ile, hüküm açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06.12.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.