Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14503 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 1927 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : BULANIK SULH HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 29/01/2013NUMARASI : 2011/92-2013/39Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, el atmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.Davacı; mirasbırakan babasının kayden paydaşı olduğu.. nolu parsel sayılı taşınmaza, komşu parsel maliki olan davalının tandırlık inşa etmek, yonca ve buğday ekmek suretiyle müdahalede bulunduğunu ileri sürerek el atmanın önlenmesi istekli eldeki davayı açmıştır.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten, son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun (HUMK) 388, 6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 298. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu HUMK'un 389., yine HMK'nin 297/2. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.Ne var ki, uygulamada HUMK'un 381.maddesinin son fıkrasının HMK'nin 294.maddesinin getirdiği imkândan faydalanarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağı geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.İşte bu gibi hallerde, tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HMK'nin yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum oluşturur. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. Somut olayda, davacının mirasbırakanın kayden paydaşı olduğu taşınmaza davalının el attığını ileri sürerek el atmanın önlenmesini dava konusu ettiği halde; gerekçeli kararda ''...Davanın KABULÜ İLE, Davalının, davacıya ait Muş İli B.. İlçesi E..Köyü .. parsel sayılı taşınmazın teknik bilirkişiler K. K. ve A. U. tarafından hazırlanan 29.09.2011 tarihli krokili raporda "A" ve "B" harfleriyle gösterilen 718.19 m2'lik kısmına buğday ekmek suretiyle yapmış olduğu MÜDAHALESİNİN ÖNLENMESİNE, -Davalının davacıya ait M. İli B. İlçesi E. Köyü .. parsel sayılı taşınmazın teknik bilirkişiler K. K.ve A. U. tarafından hazırlanan 29.09.2011 tarihli krokili raporda "A" harfi ile gösterilen kısmına davalının tandırlık yaparak yapmış olduğu müdahalenin önlenmesine, 05.10.2011 tarihli inşaat bilirkişisi S. Z. tarafından hazırlanan raporda belirtildiği şekilde yıkımı fahiş bir zarar oluşturmayacağından, yıkılması suretiyle müdahalenin önlenmesine ...''kısa kararda ise; Davanın KABULÜ İLE, 1-Davalının, davacıya ait Muş İli B.İlçesi E. Köyü .. parsel sayılı taşınmazın teknik bilirkişiler K. K. ve A. U. tarafından hazırlanan 29.09.2011 tarihli krokili raporda "A" ve "B" harfleriyle gösterilen 718.19 m2'lik kısmına tandırlık yapmak ve buğday ekmek suretiyle yapmış olduğu MÜDAHALESİNİN ÖNLENMESİNE, 2- Sair hususların gerekçeli kararda ele alınmasına ...'' şeklinde hüküm kurulmak suretiyle kısa karara çelişkili gerekçeli karar oluşturulmuştur.10.04.1992 tarihli 1991/7-1992/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararı ile kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili bulunmasının bozma nedeni oluşturacağı;bozmadan sonra yerel mahkemenin önceki kısa kararla bağlı olmaksızın çelişkiyi kaldırmak kaydı ile karar verebileceği öngörülmüştür. Kabule göre; dava dilekçesindeki istek gözetilerek sadece elatmanın önlenmesi konusunda karar verilmesi gerekirken yıkım konusunda bir talep bulunmadığı halde 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 74. maddesine (6100 sayılı HMK'nın 26. maddesi) muhalefet edilerek talep aşılmak suretiyle yıkım konusunda hüküm kurulmuş olması da isabetsizdir.Davalının temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma sebebine göre temyize konu diğer hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.