Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 14502 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 10327 - Esas Yıl 2014
MAHKEMESİ : TRABZON 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 11/12/2013NUMARASI : 2012/332-2013/653Taraflar arasında görülen itirazın iptali davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava itirazın iptali isteğine ilişkindir.Davacı; davalı ile çekişme konusu taşınmazlarda ½'şer oranında paydaş olduklarını, bu taşınmazların babasından intikal ettiğini ve babasının 28.01.2004 tarihinde ölümünden beri taşınmazların davalı tarafından kullanıldığını ve herhangi bir bedel ödenmediğini, 28.01.2004 tarihinden takip tarihine kadar 56.000 TL üzerinden icra takibi başlattığını davalının itirazı sonucunda takibin durduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmış;mahkemece; davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından temyiz edilmiş ve Yargıtay 3.Hukuk Dairesince hükmün onanmasına karar verilmiş ise de; bu karara karşı davacı vekili tarafından karar düzeltme talebinde bulunulması üzerine Dairece ''... dava konusu parsellerde davacı ve davalının 12.06.2008 tarihli mahkeme kararı üzerine ½ oranında paydaş oldukları Akçaabat Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/117 E. - 2007/227 K. sayılı ilamına göre davacı Saadet Güney tarafından davalı H.. G.. aleyhine ehliyetsizlik iddiasına dayalı tapu iptal ve tescil davası açıldığı, muris S.. G.. (davacı Saadet'in babası) tarafından 1967 tarihinde H.. G..'e (davacı Saadet'in amcası) yapılan satış işleminin ehliyetsizlik nedeniyle sakat olduğu, satış bedeli ile gerçek bedeller arasında da açık oransızlık bulunduğu anlaşılmakla davanın kabulü ile davaya konu 11 adet taşınmazdaki ½ payın iptali ile davacı adına kayıt ve tesciline karar verildiği, medeni hakları kullanma ehliyeti bulunmayan bir kimsenin akit yapmasının mümkün olmadığı, yaptığı hukuksal işlemler mutlak butlanla batıl olup, karşı tarafa sözleşmeyi yapanın medeni hakları kullanmaya ehil olmadığını bilmemesinin dahi hukuk alanında önemli olmadığı ve medeni hakları kullanma ehliyeti bulunmayan kişi ile yapılan sözleşmeye dayanılarak kurulan zilyetliğin iyiniyetli sayılamayacağı,böyle bir kimsenin yapacağı işleme herhangi bir hukuki sonuç bağlanamayacağından satış parasının ödendiği iddiasının da batıl olan sözleşme çerçevesinde kabul edilemeyeceği sonuç olarak ecrimisile murisin ölüm tarihinden itibaren hükmedilmesinin gerektiği...'' gerekçeleri ile bozulması üzerine mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda bilirkişiler 12.03.2008 tarihinden takip tarihi olan 20.10.2010 tarihine kadar toplam ecrimisil miktarının 12.977,06 TL olduğunu bildirmişler mahkemece bu bedel üzerinden kısmen kabul kararı verilmiştir.Bilindiği üzere; mahkemenin bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü meydana gelir. Usuli kazanılmış hak olarak tanımlanan bu durum, mahkemeye hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında ki esaslar çerçevesinde işlem yapma zorunluluğu getirir. ( 09.05.1960 T, 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, HGK 29.05.2002 T, 7- 444/463 E.K sayılı kararı).Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 04.02.1959 gün ve13/5 sayılı ve 09.05.1960 T, 21/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararlarında; usuli kazanılmış hak, mahkemenin veya tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri yararına, diğerinin ise aleyhine doğmuş ve mahkemece uyulması zorunlu bir hak olarak tanımlanmıştır.Bozma kararına uyulmakla taraflar yararına usuli kazanılmış hak oluşur ve bozma kararında belirtildiği şekilde işlem yapılması bu sebeple zorunludur. Ne var ki, mahkemece bozmaya uyulmakla birlikte, bozma kararında "ecrimisile murisin ölüm tarihi olan 28.01.2004 tarihinden itibaren hükmedilmesi'' gerektiği işaret edildiği halde, bozmadan sonra alınan bilirkişi raporunda davacı lehine 12.03.2008 ila takip tarihi olan 20.10.2010 arası belirlenen ecrimisile hükmedilmiştir.Hal böyle olunca, mahkemece bozma kararında işaret edildiği şekilde ecrimisilin belirlenmesi ve belirlenecek ecrimisile hükmedilmesi gerekirken, yanılğılı değerlendirme ile yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru değildir.Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.