Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14476 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 9240 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ : ALANYA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 12/07/2002NUMARASI : 1989/187-2002/501Yanlar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı Hazine vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava ve birleştirilen dava, tapu iptali ve tescili isteğine ilişkin olup, mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Hemen belirtilmelidir ki, 5841 sayılı Yasa Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 tarihli 2009/31 E. 2011/77 K. sayılı kararı ile iptal edilmiş olduğundan, Anayasa Mahkemesinin anılan kararı karşısında işin esasının 28.11.1997 tarihli 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre belirlenen veya belirlenecek olan kıyı kenar çizgisine göre çözüme kavuşturulacağı açıktır.Ne var ki, Mahkemece, yapılan keşfe dayalı olarak düzenlenen bilirkişi raporlarının hükme elverişli ve yeterli olduğu söylenemez.Dosya kapsamına göre, 28.11.1997 tarihli 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gözetilmek suretiyle jeolog, jeoloji yüksek mühendisi sıfatlarını haiz 3 kişiden oluşturulacak bilirkişi heyeti aracılığıyla mahallinde keşif yapılarak, drenaj çukurları açılmak, bitki ve toprak yapısının incelenmesi, idarenin belirlediği kıyı kenar çizgisinden delil olarak yararlanmak suretiyle kıyı-kenar çizgisinin bilirkişilerce saptanması, bilirkişilerce belirlenen çizgi ile idarenin belirlediği çizgi arasında bir fark olduğu taktirde neden kaynaklandığının bilimsel verilere göre irdelenmesi, keşfi izlemeye elverişli olacak şekilde teknik bilirkişiye rapor ve harita (kroki) düzenlettirilmesi, buna göre belirlenecek kıyı-kenar çizgisi dikkate alınarak çekişmeli yerin tanımı 3621 Sayılı Yasanın 4. maddesinde yapılan kıyıda kalıp kalmadığının duraksamaya yer bırakmayacak şekilde ortaya çıkartılması, ondan sonra elde edilecek verilere (bulgulara) göre bir karar verilmesi gerekirken eksik tahkikatla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Hükmü sadece davacı Hazinenin temyiz etmiş olmasıda dikkate alınarak kabul kapsamına alınan bölüm yönünden Hazinenin kazanılmış hakkınında gözetilmesi gerekeceği açıktır. Öte yandan, eksiğin tamamlanması yoluyla getirtilen kayıtlardan, çekişme konusu taşınmazlardan 278 parsel sayılı taşınmazın, yargılama aşamasında davalı Ş. tarafından 25.07.2000 tarihinde dava dışı G. K. satış yoluyla devredildiği anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere; dava açıldıktan sonrada sınırlayıcı bir neden bulunmadığı takdirde dava konusu malın veya hakkın üçüncü kişilere devredilebilmesi tasarruf serbestisi kuralının bir gereği, hak sahibi veya malik olmanında doğal bir sonucudur. Usul Hukukumuzda da ayrık durumlar dışında dava konusu mal veya hakkın davanın devamı sırasında devredilebileceği kabul edilmiş, gerek karar tarihinde yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK.'nun l86., gerekse sonradan yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK'nun 125. maddesinde dava konusunun taraflarca üçüncü kişiye devir ve temliki halinde yapılacak usuli işlemler düzenlenmiştir.HUMK'nun 186.madde hükmüne göre iki taraftan biri dava konusunu (müddeabihi) bir başkasına temlik ettiği takdirde diğer taraf seçim hakkını kullanmakta dilerse temlik eden ile olan davasını takipten vazgeçerek davayı devralan kişiye yöneltmekte, dilerse davasına temlik eden kişi hakkında tazminat davası olarak devam edebilmektedir. O halde, Mahkemece,kendiliğinden (re'sen) gözetilmesi gereken bu usul kuralının dikkate alınmamış olmasıda isabetsizdir.Davacı Hazine vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 05.12.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.