Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14467 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 12740 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : KAŞ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 31/05/2012NUMARASI : 2009/256-2012/265Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi, yıkım davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı, bir kısım müdahil davacılar ve davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, eldeki davanın davacı H.A.U. tarafından davalı A.Ö.aleyhine açıldığı, yargılama sırasında 08.01.2010 tarihli M. U.Ş.G. S.B.F.A. C. U. ve R.U.tarafından verilen dilekçe ile müdahale talebinde bulunulduğu, mahkemece 24.03.2010 tarihli celsede müdahale talebinin kabulüne karar verildiği, 02.06.2010 tarihli celsede müdahil davacılar C.M.F.ve Ş.yönünden takipsizlik nedeniyle işlemden kaldırılma kararı verildiği, öte yandan çekişme konusu tarla vasıflı 1092 parsel sayılı taşınmazın dava tarihi itibariyle davacı ve müdahil davacıların miras bırakanı M.U.adına kayıtlı iken, yargılama sırasında 20.07.2011 tarihinde yapılan intikal ve pay temliki işlemleri ile davacı H. A.U.’un çekişme konusu taşınmazdaki payını temlik ettiği ve taşınmazda kayda ve mülkiyete dayalı bir hakkının kalmadığı anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere; dava açıldıktan sonrada sınırlayıcı bir neden bulunmadığı takdirde dava konusu malın veya hakkın üçüncü kişilere devredilebilmesi tasarruf serbestisi kuralının bir gereği, hak sahibi veya malik olmanın da doğal bir sonucudur. Usul Hukukumuzda da ayrık durumlar dışında dava konusu mal veya hakkın davanın devamı sırasında devredilebileceği kabul edilmiş, 1086 sayılı HUMK.'nun l86. ve 6100 sayılı HMK.nun 125. maddesinde dava konusunun taraflarca üçüncü kişiye devir ve temliki halinde yapılacak usulü işlemler düzenlenmiştir. Anılan düzenlemeye göre, iki taraftan biri dava konusunu (müddeabihi) bir başkasına temlik ettiği takdirde diğer taraf seçimlik hakkını kullanmakta dilerse temlik eden ile olan davasını takipten vazgeçerek davayı devralan kişiye yöneltmekte, dilerse davasına temlik eden kişi hakkında tazminat davası olarak devam edebilmektedir. Bu usul kuralının kendiliğinden (re'sen) gözetilmesi gerektiği de açıktır. Öte yandan; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 301/1-b bendinde; “Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti Kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adresleri” nin gösterilmesi gerektiği hüküm altında alınmış, aynı maddenin 2. fıkrasında “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” hükmüne yer verilmiştir. Somut olayda, mahkemece gerekçeli karar başlığında davaya katılanların isimleri gösterilmediği gibi, katılanlar hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiş, davacı Hasan Ali’nin çekişme konusu taşınmazdaki payını temlik ettiği nazara alınmamış ve usuli işlemler yerine getirilmemiştir. Hal böyle olunca, davacı H.A.U.’un çekişme konusu taşınmazdaki payını temlik ettiği anlaşıldığından, öncelikle 6100 Sayılı Hukuk Mahkemeleri Kanunun 125. maddesi uyarınca usuli işlemlerin yerine getirilmesi, ardından yargılamanın safahati nazara alınarak davayı takip edip etmediklerinin tespiti ile katılanlar hakkında yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda karar verilmesi ve gerekçeli kararın usulüne uygun olarak oluşturulması gerekirken, anılan hususların gözardı edilmiş olması doğru olmadığı gibi, eldeki davada yıkım isteği de bulunduğu nazara alınarak, telafisi imkansız zararlara neden olmamak bakımından davalı tarafça temliken tescil istekli olarak açıldığı belirtilen 2012/196 Esas sayılı dava neticesinin beklenmesi ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi bakımından hüküm bozulmalıdır. Davacı, bir kısım müdahil davacılar ve davalı vekilinin bu yönlere ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, (6100 sayılı HMK’nun geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.10.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.