MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ VE YIKIMTaraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve yıkım davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı ve davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, dosya incelendi, tetkik hakimi ...’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp, düşünüldü;-KARAR-Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkin olup, mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Davacı, kayden maliki olduğu 2011 parsel sayılı taşınmazı zeytinlik haline getirmek suretiyle davalının haksız kullandığını ileri sürerek elatmanın önlenmesine ve zeytinliğin yıkımına karar verilmesi isteğiyle eldeki davayı açmıştır.Davalı, dava konusu taşınmaza müdahalesi olmadığını, söz konusu zeytinlik ile ilgisinin bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, çekişme konusu taşınmaza davalının iki üç metre kazıp, toprağını taşımak suretiyle müdahale ettiği, anılan yerde yıkılacak yapı bulunmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 2011 parsel sayılı taşınmazın kayden davacı adına kayıtlı olduğu, davalının kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı, tapu kaydında taşınmazın niteliğinin “tarla” olarak yer aldığı anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; çaplı taşınmaza elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle çap kaydının yada kayıtlarının getirtilerek tarafların tüm delilleri toplanılmalı, dosya keşfe hazır hale geldikten sonra yapılacak uygulamada çekişmeli yer ile yanların ellerinde bulunan kısımların sınırları tarafların ortak beyanlarına göre açıklığa kavuşturulmalı, gerektiğinde bu yön taşınmaz başında dinlenecek yerel bilirkişi ve tanık sözleri ile kuşkuya yer bırakmayacak biçimde saptanmalıdır. Daha sonra, belirlenen bu durum göz önünde tutularak, hazır bulundurulan kadastro fen memuru veya mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişi veya bilirkişilere kadastro sırasında konan nirengi noktalarından, bunlar yoksa hem paftada hem arazide mevcut sabit noktalardan yararlanılarak takometrik aletlerle kadastral yöntemlere uygun biçimde ölçüm yaptırılmalı, bilirkişilerden uygulamayı yansıtan, infazı sağlamaya yeterli ve özellikle davacı tarafın taşınmazına bir tecavüzün bulunup bulunmadığını varsa miktarını açıkça gösteren kroki ve rapor alınmalıdır. Somut olayda, yukarıda açıklanan ilke ve olgulara uygun araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.Dosya kapsamı ile, davacı hazinenin davalının çekişme konusu taşınmaza zeytin dikmek suretiyle müdahale ettiği iddiasıyla dava açtığı açıktır. Öte yandan, 10.02.2011 tarihli Milli Emlak Memurlarınca tanzim edilen tespit tutanağında, 2011 parselin 369. m2.nin 01.01.2010 tarihinden itibaren zeytin ekmek suretiyle ..../... tarafından işgal edildiğinin belirtildiği görülmektedir. Ne varki, mahkemece, yapılan keşifte her ne kadar mahalli bilirkişi tarafından davalının kullandığı yer gösterilmek suretiyle tespit yapılmış ise de, davacı idarenin iddiası ve yukarıda içeriği açıklanan tespit tutanağında belirtildiği gibi zeminde zeytin ağaçları ya da her hangi bir muhtesatın bulunmadığı, taşınmazdan toprak alındığının tespit edildiği, davalının ise, ısrarla anılan taşınmazla ilgisinin bulunmadığını savunduğu açıktır. Hâl böyle olunca; mahkemece yeniden içlerinde harita mühendisi bilirkişinin de yer aldığı üç kişilik bilirkişi heyetiyle keşif yapılması, davacının dava konusu ettiği yerin neresi olduğunun kuşkuya yer bırakmayacak şekilde saptanması, 10.02.2011 tarihli Milli Emlak Memurlarınca tanzim edilen tespit tutanağında adı geçen tutanak mümzilerinin mahallinde dinlenmesi, bilirkişilerden uygulamayı gösterir ve denetime elverişli kroki ve rapor alınması, dava konusu taşınmaza davalının müdahalesinin olup olmadığının saptanması ile hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. Kabule göre de, davacının yıkım isteği reddedildiğine göre kendini avukatla temsil ettiren davalı lehine vekalet ücretine karar verilmemiş olması da doğru değildir.Tarafların bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.