Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14362 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 12782 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : BURSA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 20/03/2013NUMARASI : 2011/785-2013/199Taraflar arasında görülen tapu iptal ve tescil davasının yapılan yargılaması sonunda, yerel mahkemenin davanın reddine ilişkin olarak verilen kararı davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla; dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; -KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olup; yerel mahkemece, davanın kadastro öncesi sebebe dayalı olarak açıldığı, ancak 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesindeki 10 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğu gerekçesiyle, hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.Bilindiği üzere, tereke miras bırakanın ölümü ile intikal edeceğinden ve terekenin açılmasıyla mirasçılar tereke üzerinde hak sahibi olacaklarından, bu tür isteklerde dava hakkı murisin ölümüyle ortaya çıkar. Kadastro Yasası'nın 12/3. maddesi hükmünde öngörülen hak düşürücü sürenin uygulanmasında da murisin ölüm tarihi büyük önem taşır. Anılan yasal düzenlemede, kadastro tespit tutanağında belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz edilemeyeceği ve dava açılamayacağı hükme bağlanmıştır. Başka bir ifadeyle, dayanılan hakkın, kadastro tespit tutanağının tanzim tarihinden önce doğması halinde anılan sürenin uygulama imkanına kavuşacağı açıktır. Tutanağın tanziminden sonra doğan haklara ilişkin açılan davalarda hak düşürücü sürenin uygulama yeri yoktur. Somut olayda, dava konusu 4338 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin 02.06.1971 tarihinde yapıldığı, miras bırakanın ise 07.11.1971 tarihinde yani tespitten sonra öldüğü sabittir. Bu durumda, 3402 Sayılı Yasanın 12/3. maddesinde öngörülen hak düşürücü sürenin eldeki dava bakımından uygulanamayacağı açıktır.Hal böyle olunca, işin esasına girilerek gerekli inceleme ve araştırmanın yapılması, tarafların iddia ve savunmalarının değerlendirilmesi ve oluşacak duruma göre uyuşmazlığın bir çözüme kavuşturulması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.Davacılar vekilinin, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına; alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.