Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 1436 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 14291 - Esas Yıl 2013
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar taraf vekillerince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi .... raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, ikrah nedenine dayalı açılan davanın kanıtlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; miras bırakan Ş.. D..'ün maliki olduğu 8 parsel sayılı taşınmazı 14.11.1995 tarihinde, 2 parseli 1.4.1998 tarihinde davalı H.. G..'a satış suretiyle temlik ettiği, H.. A. de 15.1.1999 tarihli resmi akitle 2 parseli diğer davalı A.. D..'e aynı şekilde satış göstermik suretiyle devrettiği, murisin 30.12.2002 tarihinde ölümü ile mirasçı olarak çocukları davacı ve davalı A. ile dava dışı iki çocuğunun kaldığı, davalı H. A. ise A.'in damadı olduğu anlaşılmaktadır.Davacı, davalıların miras bırakanı etkileyerek 2 ve 8 parsel sayılı taşınmazları önce davalı H.ı A., ondan da davalı A. satış yoluyla temlik ettirdiklerini, yapılan işlemlerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek miras payı oranında tapu iptal ve tescil isteğiyle eldeki dava açmış, yargılama sırasındaki tüm aşamalarda muvazaa iddiasını ve asıl amacın davalı A. devir olduğunu tekrarlamış; davalı ise murisin mirasçılar arasında denkleştirme iradesi ile hareket ettiğini, tüm mirasçılarına taşınmazlarını paylaştırdığını savunmuş, bazı tanıklarda bu savunmayı doğrulamışlardır.6100 sayılı HMK 33. (1086 sayılı HUMK 76.) maddesi hükmü uyarınca olayları bildirmek taraflara hukuki nitelendirmeyi yapmak ve ona uygun yasal düzenlemeyi tayin ve tespit ederek uygulamak mahkemeye aittir. İddianın ileri sürülüş biçimi ve dava dilekçesinin içeriği birlikte değerlendirildiğinde, davacının açıkça muvazaa hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğinde bulunduğu açıktır.Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (nitelikli-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere; görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 s. Türk Medeni Kanununun 706, 6098 s. Türk Borçlar Kanununun 237 (818 s. Borçlar Kanunun 213) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki kişisel ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur. Somut olaya gelince; mahkemece, muvazaa yönünden inceleme ve araştırma yapılmadan dava dilekçesinde bildirilen maddi olaylara göre, hukuki nitelendirme yanlış yapılmak suretiyle ikrah iddiasının kanıtlanamadığı gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiştir.Hal böyle olunca, mahkemece muvazaa hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteği yönünden yukarıda değinilen ilkeler uyarınca yöntemine uygun şekilde inceleme yapılarak miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve haklar araştırılmalı, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgeler mercilerinden getirtilmeli, her bir mirasçıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınmalı, böylece yukarıda değinilen anlamda bir paylaştırma kastının bulunup bulunmadığının açıklığa kavuşturulması, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması isabetli değildir.Tarafların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedendenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.