MAHKEMESİ : EDREMİT 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 24/03/2011NUMARASI : 2007/42-2011/177Yanlar arasında görülen, asıl dava el atmanın önlenmesi ve yıkım birleşen temliken tescil davası sonunda, yerel mahkemece asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine ilişkin olarak verilen karar taraflarca yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 10.07.2012 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat Ü... D... Geldi, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden davacı H... S... vekili Avukat ile İhbar olunanlar A... A... Vekili Avukat ve ihbar olunan M... B... gelmediler yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: Dava, çaplı taşınmaza el atmanın önlenmesi ve yıkım, birleşen dava temliken tescil isteğine ilişkin olup, Mahkemece el atmanın önlenmesi isteğinin kabulüne, yıkım ve temliken tescil isteklerinin reddine karar verilmiştir. Gerçekten de çapa değer verilmek suretiyle el atmanın önlenmesi isteğinin kabulüne, TMK'nun 724 maddesinde öngörülen koşulların birleşen davacılar yönünden gerçekleşmediği saptanmak suretiyle, birleşen davanın reddine karar verilmiş olması doğrudur. Bu yönlere değinen tarafların tüm temyiz itirazları yerinde değildir. Reddiyle bu hususlar bakımından kararın ONANMASINA.Ancak, davada el atamanın önlenmesi isteği yanında yıkım da istenmiş olup, Mahkemece keşfen elde edilen bilirkişi raporunda yıkımın aşırı zarar doğuracağı gerekçesiyle yıkım isteminin reddine karar verilmiş olmasının doğru olduğu söylenemez. Hemen belirtilmelidir ki, yargılama aşamasında söz konusu temliken tescil ve yıkıma konu edilen bina yönünden davacının temellüke razı olup olmadığı yönünde bilgisi alınmış ve temellüke razı olmadığını bildirmiştir Bu bildirime göre davacının taşınmazdan subjektif yararlanma imkanının bulunmadığı sabittir.Bilindiği üzere, bir şeye malik olan kimse kanunların elverdiği ölçüde o şeyden dilediği gibi yararlanma faydalanma ve tasarruf etme hakkına haiz olacağı mülkiyet hakkının kapsamını belirleyen 4721 sayılı TMK'nun 683 maddesi gereğidir. Açıkça kanundan kaynaklanan ve kamu menfaatini gerektirmeyen kısıtlamalarla mülkiyet hakkının takyidi düşünülemez.Hal böyle olunca, davacının mülkiyet hakkına değer verilerek yıkım isteğinin de kabulüne karar verilmesi gerekirken aksine düşüncelerle yazılı olduğu üzere reddine karar verilmiş olması isabetsizdir.Davacının bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.