Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14318 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 8549 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : ... ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece asıl ve birleşen davaların davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar taraflarca yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Asıl ve birleşen davalar, ecrimisil isteğine ilişkindir.Davacı, kayden maliki olduğu 27775 ada 5 parsel sayılı taşınmazın davalı tarafından haksız kullanımı nedeniyle açılan elatmanın önlenmesi,yıkım ve ecrimisil istekli davanın kabul edildiğini, davalının işgalinin devam ettiğini ileri sürerek 2005 ila 2010 yılları arası dönem için 55.855,00 TL ecrimisile, birleşen davada ise 2011 yılı için 11.990,00 TL ecrimisile karar verilmesini istemiştir.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; 2962 parsel sayılı taşınmazın 8.8.2007 tarihinde hükmen ifraz sonucu Muratpaşa Vakfı adına tescil edildiği, imar uygulaması ile 7.7.2008 tarihinde arsa niteliği ile çekişme konusu 27775 ada 5 parsel sayılı taşınmazın yine ... Vakfı adına sicil kaydının oluştuğu, dava açıldıktan sonra 19.12.2013 tarihinde mülkiyetinin satış yoluyla davalıya devredildiği kayden sabittir. Hernekadar ... Belediye Meclisinin 16.10.1987 tarih ve 248 sayılı kararı ile çekişme konusu taşınmazın davalı kooperatif ile birlikte başka kooperatiflere tahsis edildiği sabit ise de tahsis belgesi sahibine kişisel hak sağlayıp bu hak ayni hakla çatıştığı taktirde ayni hakka üstünlük tanınacağı tartışmasızdır. Öte yandan, davalı kooperatif basit bir araştırma ile tahsisi yapan kurumun malik olmadığını tespit edebileceği halde bunu yapmadığı için kötüniyetli olduğunun kabulü gerektiği ve ecrimisilden sorumlu olacağı da kuşkusuzdur. Bu durumda ecrimisile karar verilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik yoktur.Hemen belirtilmelidir ki, ecrimisil hesabı uzmanlık gerektiren bir husus olup, taşınmazın niteliğine uygun bilirkişi marifetiyle keşif ve inceleme yapılarak ve taleple bağlı kalınarak haksız işgal tazminatı miktarı belirlenmelidir. Alınan bilirkişi raporu, somut bilgi ve belgeye dayanmalı, tarafların ve hakimin denetimine açık olmalı ve değerlendirmenin gerekçelerinin bilimsel verilere uygun şekilde 6100 sayılı HMK'nın 266 vd. maddelerine uygun olarak açıklanması gereklidir.Bu nedenle, özellikle tarım arazilerin haksız kullanımı nedeniyle ürün esasına göre talep varsa, bu konudaki resmi veriler getirtilmeli, taşınmazın bulunduğu bölgede ekilen tarım ürünlerinin neler olduğu tarım il veya ilçe müdürlüğünden sorulmalı, ekildiği bildirilen ürünlerin ecrimisil talep edilen yıllara göre birim fiyatları ve dekara verim değerleri, hal müdürlüğünden ilgili dönem için birim fiyatlar getirtilmeli, bölgede münavebeli ekim yapılıp yapılmadığı, taşınmazın nadasa bırakılıp bırakılmadığı tespit edilmelidir. Eğer, özellikle arsa ve binalarda kira esasına göre talep varsa, taraflardan emsal kira sözleşmeleri istenmeli, gerekirse benzer nitelikli yerlerin işgal tarihindeki kira paraları araştırılıp, varsa emsal kira sözleşmeleri de getirtilerek resen emsal araştırılmalı, dava konusu taşınmaz ile emsalin somut karşılaştırması yapılmalı, üstün veya eksik tarafları belirlenmelidir.İlke olarak, kira geliri üzerinden ecrimisil belirlenmesinde, taşınmazın dava konusu ilk dönemde mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parası, emsal kira sözleşmeleri ile karşılaştırılarak, taşınmazın büyüklüğü, niteliği ve çevre özellikleri de nazara alınarak yöredeki rayiçe göre belirlenir. Sonraki dönemler için ecrimisil değeri ise ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak üzere takdir edilir. Somut olaya gelince; hükme esas alınan bilirkişi raporunda yukarda belirtilen ilke ve usuller dikkate alınmaksızın, çekişmeli taşınmaza en uygun emsal yeterince araştırılmadan ecrimisil hesabı yapılmış, mahkemece bu rapor ile sonuca gidilmiş, iki ayrı keşif sonucu farklı bilirkişi heyetlerinden alınan raporlar arasındaki çelişki üzerinde de durulmamıştır. Diğer taraftan; birleşen davanın birlikte görülmekle birlikte ayrı dava olma özelliğini koruduğu, her bir dava hakkında ayrı ayrı hüküm kurulması gerektiğinde kuşku yoktur. Nitekim 6100 sayılı HMK'nın 297/2. maddesi uyarınca hüküm kısmında isteklerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu düzenlenmiştir. Ne var ki; mahkemece asıl ve birleşen davalarda talep edilen ecrimisil miktarları yönünden ayrı ayrı hüküm kurulmadığı görülmektedir.Hâl böyle olunca; yeniden bilirkişi heyeti oluşturmak suretiyle dava konusu taşınmaz üzerinde keşif yapılması, davada istenen dönemleri kapsar biçimde yukarda belirtilen ilkeler çerçevesinde emsaller de incelenerek bilimsel verilere uygun denetime elverişli ecrimisil hesabını içeren bilirkişi raporu alınması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yetersiz bilirkişi raporu esas alınarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmadığı gibi asıl ve birleşen davalar bakımından ayrı ayrı hüküm kurulmamış olması da isabetli değildir.Taraf vekillerinin bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine 09/12/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.