Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1425 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 15366 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : GAZİOSMANPAŞA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 31/05/2012NUMARASI : 2010/833-2012/291Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı T.. U.. vekili, davacı M..Ç.. temsilcisi ile birleşen dosyadan davacılar C.. E.. ile M.. M.. E.. vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 19.11.2013 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar M..M.. Erk vd. vekili Avukat S.. D.. K.., davacı M.. Ç.. kayyımı A.. G.., davacı T.. (Ç..) U.. vekili Av. L.. L.. geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalılar H..C.. Ç.. vd. vk. Avukat, D..C.. E.., davacı Ö.. D.. T.. gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin ve kayyımın sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava ve birleşen davalar, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteklerine ilişkindir.Davacılar ile birleşen dava davacıları, mirasbırakanları H..Ç..'in eşinden intikal eden 2, 4, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19 ve 5903 parsel sayılı taşınmazlardaki payını 1952 yılında komik bir bedelle oğlu olan Fahri'ye satış göstermek suretiyle devrettiğini, Fahri'nin ölümü ile de davalıların mirasçı olarak kaldıklarını, temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapunun iptali ile adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir. Davalılar, iddiaların doğru olmadığını, davacılardan Tuna ve Mithat'ın murislerinin, Roman vatandaşı olması sebebi ile kök mirasbırakanın mirasçısı gösterilmediğini, öte yandan tapulamanın üzerinden 10 yıl, temlikin üzerinden ise 59 yıl geçtiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, muvazaalı işlemin tapulamadan önce 1952 yılında yapıldığı ve 3402 Sayılı Yasanın 12/3. maddesinde düzenlenen hak düşürücü süre geçtikten sonra davanın açıldığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, mirasbırakan H.. Ç..'in 10.12.1951 tarih ve 35 ila 47 sırada kayıtlı toplam 13 parça taşınmazdaki paylarını vekili S..Ç..'in, davalıların mirasbırakanı olan F.. Ç..'e satış suretiyle temlik ettiği, anılan tapu kayıtlarının 1980 ve 1981 yılları içerisinde yapılan kadastro tespiti sırasında çekişmeye konu taşınmalara revizyon gördüğü, mirasbırakan H..Ç..'in ise kadastro tespitinden önce 01.03.1957 tarihinde öldüğü anlaşılmaktadır. Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle; kök mirasbırakan H..Ç..'in kadastro geçmeden önce öldüğü, böylece Türk Medeni Kanunu'nun 599. maddesi hükmü uyarınca murisin ölümü ile mirasçılarının tereke üzerinde hak sahibi oldukları, buna göre de davada ileri sürülen hakkın tespit öncesi doğduğu, taşınmazların kadastro tutanaklarının kesinleşmesinden, davanın açıldığı tarihe kadar 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği belirlenmek suretiyle davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı gibi, her ne kadar bir kısım davacılar, davalarını takipsiz bırakmış iseler de, davalı vekilinin, davasını takip etmeyen davacılar yönünden kendileri tarafından da davanın takip edilmeyeceği yönünde evrak arasına yansıyan beyanının bulunmadığı saptanmak suretiyle davayı takip etmeyen davacılar yönünden de yazılı olduğu üzere karar verilmiş olmasında, öte yandan; hak düşürücü süreden davanın reddi, esasa ilişkin karar olduğundan takdir edilen vekalet ücretinin nispi olarak belirlenmiş olmasında da bir isabetsizlik yoktur. Davacı T.. U.. vekili, davacı M.. Ç.. kayyımı A.. G.. ile davacılar M.. E.. ve C.. E.. vekilinin bu yönlere değinen temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.Anılan davacıların öteki temyiz itirazlarına gelince; Bilindiği üzere, davaların açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 45. ve devamı maddeleri ile, karardan önce yürürlüğe giren 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 166. maddesi hükmü gereğince ayrı ayrı açılmış davaların aralarında bağlantı bulunması halinde birleştirilerek bakılabilmeleri mümkündür. Ancak, birleştirme kararı, taraflar arasındaki uyuşmazlığı esastan çözümleyen bir karar değildir. Bu karar, sadece birleştirilen davaların yargılama safhalarının müşterek cereyan etmesi sonucunu doğurup, her dava, ayrı ayrı hükme bağlanmalıdır. Davaların birbirlerinin içerisinde erimesi, tek bir davaya dönüşmesi gibi bir durum söz konusu değildir. Başka bir anlatımla, birleştirmeye konu davalar bağımsız kimliklerini korurlar. Hal böyle olunca, dava ve birleşen davaların her biri için ayrı ayrı hüküm kurularak, her bir dava için ayrı ayrı yargılama gideri ve bu giderlerden sayılan vekalet ücretinin -kazanılmış hak ilkesi de gözetilmek suretiyle- takdir ve tayini gerekirken anılan hususun gözardı edilerek tüm davacıların tek vekalet ücreti ile sorumlu tutulmuş olmaları doğru değildir. Davacı T.. U.. vekili, davacı M.. Ç.. kayyımı A.. G.. ile davacılar M.. E.. ve C.. E.. vekilinin belirtilen nedenle temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedene hasren (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.12.2012 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden davacılar vekilleri için 990,00.'ar-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, 29.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.