Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14228 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 15595 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİLYanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı ... vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'nın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; -KARAR- Dava, hile (aldatma) hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davacının, dava dilekçesinde, dava konusu 1818 parsel sayılı taşınmazını, dava dışı ... isimli kişinin borcuna teminat olarak hiçbir bedel almaksızın davalıya temlik ettiğini, karşılığından .... isimli kişiden senet aldığını, devrin süresinin ....'in davalıya borcunu ödeyinceye kadar olduğunu, ....'in davalıya borcunu ödemesine rağmen, davalının taşınmazı iade etmediğini, yapılan bu temliki işlemin, davalının hileli hareketleri sonucunda gerçekleştirilmesi nedeniyle geçersiz olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açtığı, dosya içerisine alacaklısı ..., borçlusu ... olan 33.000,00 TL bedelli 30.12.2011 vade tarihli keşide tarihi bulunmayan senet fotokopisi sunulduğu anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir. Somut olaya gelince; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde tanımlanan hileden (aldatma) söz edilebilmesi için, davalının istediğini elde etmeye yönelik tahrik ve teşviki neticesinde, davacının gerçek iradesine uymayacak şekilde akit yapması gerekir. Taraflar teyze yeğen olup davacı bilerek ve isteyerek başkasının borcuna teminat olarak çekişmeli taşınmazı davalıya devretmiştir. Bu nedenle davalının, davacının iradesini fesada uğrattığının kabulüne olanak yoktur. Hal böyle olunca, hile (aldatma) iddiası ispatlanamamış olması karşısında davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmesi isabetsizdir. Davalının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin hacrın temyiz edene geri verilmesine, 21.10.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.