MAHKEMESİ : KARŞIYAKA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 08/03/2013NUMARASI : 2012/8-2013/121Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis istemine ilişkindir.Mahkemece, taraf muvazaasının yazılı delille ispat edilebileceği ve davacının da işlemin tarafı olan M.'nin mirasçısı olarak aynı şekilde ispat etmesi gerektiği, ancak yazılı delilin sunulamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; muris M.'nin 20.03.2010 tarihinde öldüğü, geriye eşi olan davalı N. ile N.ten olan dava dışı kızı M. ilk eşinden olan çocukları dava dışı F. ve H. ile davacı H.'in kaldığı, çekişme konusu 14 ada 14 parseldeki 10 ve 11, 338 ada 4 parseldeki 2 ve 9 ada 24 parseldeki 6 numaralı bağımsız bölümlerin davalı N.adına kayıtlı olduğu ve 3. kişilerden satış suretiyle temlik edindiği, dava konusu olan 2 numaralı bağımsız bölümü 05.07.2010 tarihli satış işlemi dava dışı H.C.'a devrettiği, davacıların çekişme konusu taşınmazların satım bedellerinin miras bırakanları M.tarafından ödenmesine rağmen davalı adına tescil edildiğini iddia ederek eldeki davayı açtıkları anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Öte yandan, uyuşmazlık murisin gerçekte bedelini bizzat ödeyip, üçüncü kişiden satın aldığı taşınmazı mirastan mal kaçırmak amacıyla tapu siciline yarar sağlamak istediği kişi (davalı) adına kaydettirmesi halinde 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri bulup bulamayacağı noktasında toplanmaktadır. Gerçekten, 1.4.1974 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararı, konusu ve sonuç bölümü itibariyle, murisin kendi üzerindeki tapulu taşınmazlar yönünden yaptığı temliki işlemler için bağlayıcıdır. Somut Olayda olduğu gibi bedeli ödenerek "gizli bağış" şeklinde gerçekleştirilen işlemler hakkında anılan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının doğrudan bağlayıcı olma niteliği yoktur. Bunun yanı sıra, karara, yorum yoluyla gizli bağış iddialarına yönelik olarak uygulama olanağı sağlanamayacağı; Hukuk Genel Kurulunun 30.12.1992 tarih 586/782; 21.9.1994 tarih 248/538; 21.12.1994 tarih 667/856; 11.10.1995 tarih 1995/1-608 sayılı kararlarında belirtilmiş; Dairenin yargısal uygulaması bu doğrultuda kararlılık kazanmıştır. Somut olaya gelince; muris muvazaası iddiasını her türlü delille kanıtlanabileceği kuşkusuzdur. Ne var ki, yukarıda da açıklandığı üzere somut olayda tapu iptali ve tescil isteminin dinlenemeyeceği açıktır. Bu nedenle tapu iptali ve tescil isteminin reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Bu yöne değinen temyiz itirazları yerine değildir, reddine.Öteki temyiz itirazlarına gelince;Çekişme konusu taşınmazların 3. kişilerden satın alımında bedelin miras bırakan tarafından ödenmesi durumunda tenkis hükümlerinin uygulanacağı açıktır. Ne var ki, mahkemece bu konuda yeterli bir araştırma yapılmış değildir.Hal böyle olunca, taşınmazların satım bedellerinin miras bırakan M.tarafından ödenip ödenmediğinin araştırılması, ödendiğinin belirlenmesi halinde tenkis talebi hakkında inceleme yapılması gerekirken eksik soruşturma ile karar verilmiş olması doğru değildir.Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.10.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.