MAHKEMESİ : BOLVADİN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 20/10/2010NUMARASI : 2007/392-2010/519Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi, ecrimisil ve tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar, davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteği ile açılmış, 28.04.2008 tarihli ıslah dilekçesi ile de maddi tazminat talebinde bulunulmuştur.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, çekişme konusu 999 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki 1 numaralı bağımsız bölümün davacı adına kayıtlı olduğu, iş akdine dayalı olarak davacı yanında çalışan davalının bu bölümde oturduğu, davacının 28.08.2007 tarihli ihtar ile senelik iznini kullanan davalının iş başı yapmaması nedeniyle taşınmazı 06.09.2007 tarihine kadar boşaltıp, teslim etmesini istediği, ihtarın 04.09.2007 tarihinde tebliğ edildiği, davalının taşınmazda oturmaya devam ettiği, bu hususun duruşmadaki beyanı ile sabit olduğu, davacı vekilinin 28.04.2008 tarihli dilekçe ile taşınmazın yargılama sırasında 13.03.2008 tarihinde boşaltıldığını bildirdiği, aynı dilekçede yaptırdıkları tespitte taşınmazda hasar saptandığından bahisle 1.485,00.-TL maddi tazminat ile tespit giderlerinin harcını yatırmak suretiyle ödetilmesi isteğinde bulunduğu, tespitin 17.03.2008 tarihinde yapıldığı, mahkemece keşif ve tespit raporu esas alınarak 06.09.2007 tarihi ile 13.08.2008 tarihi arası için 2.520,00.-TL ecrimisil ve 1.485,00.-TL hasar tazminatının davalıdan tahsiline karar verildiği, eldeki davanın ise 19.09.2007 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.Hemen belirtmek gerekir ki, 1086 sayılı HUMK 'nun 83 ve devamı maddelerinde (6100 sayılı HMK 176 vd.) davanın ıslah edilebileceği öngörülmüş olmakla beraber, daha önce dava dilekçesinde yer verilmeyen bir hususun ıslah yoluyla istem konusu yapılmasına yasal olarak olanak bulunmamaktadır. Diğer bir deyişle, dava dilekçesinde bildirilen istekler dışında başka bir davanın konusunu oluşturabilecek yeni bir isteğin, ıslah ile çözüme kavuşturulması mümkün değildir. O halde, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteği ile açılan davada, ıslah yoluyla talep edilen hasar tazminatına karar verilmiş olması doğru değildir. Öte yandan, gerek öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere ecrimisil, diğer bir deyişle haksız işgal tazminatı, kötüniyetli zilyetten istenebilecek bir tazminat olup, 08.03.1950 tarih 22/4 sayılı İnançları Birleştirme Kararında; fuzuli işgalin tarafların karşılıklı birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiği, haksız işgal nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesi gerekeceği vurgulanmıştır. Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zarardır. Bu nedenle, haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan olumlu zarar ile kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda (olumsuz zarar) ecrimisilin kapsamını belirler. Haksız işgal, haksız eylem niteliğindedir. (YHGK'nun 25.02.2004 gün ve 2004/1-120-96 sayılı kararı)omut olayda; davalı taşınmazı işgal etmediğini, aradaki iş akdi nedeniyle dava konusu taşınmazın kendisine tahsis edildiğini, iş akdinin ise haksız bir şekilde feshedildiğini savunmuştur. Mahkemece; davalının bu savunması üzerinde durulmadan, aradaki iş akdinin hangi tarihte feshedildiği ve davalının hangi tarihten itibaren işi gereği oturduğu taşınmazda işgalci durumuna düştüğü saptanmadan, sadece ihtarname tebliği esas alınarak ecrimisile karar verilmesi doğru olmadığı gibi, davanın 19.09.2007 tarihinde açıldığı gözetilmeden dava tarihinden ve hatta davalının taşınmazı tahliye ettiği 13.03.2008 tarihten sonraki dönemi de kapsayacak şekilde 13.08.2008 tarihine kadar hesabedilen ecrimisilin hüküm altına alınmış olması da doğru değildir. Davada, ecrimisil istemi bakımından usulünce yapılmış bir ıslah bulunmadığı ve ecrimisilin ancak dava tarihine kadar istenebileceği gözetilmeksizin, taleple bağlılık ilkesine aykırılık teşkil edecek şekilde hüküm kurulmuş olması isabetsizdir.Kabule göre de; davacı vekilince yargılama aşamasında taşınmazın boşaltıldığı bildirilmiş olup, elatmanın önlenmesi isteği bakımından davanın konusuz kaldığı anlaşılmasına karşın, bu istek yönünden mahkemece herhangi bir hüküm kurulmamış olması doğru değildir.Davalının temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.