Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 14115 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 22090 - Esas Yıl 2013
MAHKEMESİ : HENDEK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 12/06/2013NUMARASI : 2008/74-2013/287 Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi, yıkım ve tazminat davası sonunda yerel mahkemece elatmanın önlenmesi isteği yönünden karar verilmesine yer olmadığına, tazminat isteğinin kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü. -KARAR- Dava, elatmanın önlenmesi, yıkım ve tazminat isteklerine ilişkindir. Mahkemece, elatmanın önlenmesi isteği yönünden karar verilmesine yer olmadığına, tazminat isteğinin kısmen kabulüne karar verilmiştir. Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten, son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun (HUMK) 388, 6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 298. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu HUMK'un 389., yine HMK'nun 297/2. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Ne var ki, uygulamada HUMK'un 381. maddesinin son fıkrasının HMK'nin 294. maddesinin getirdiği imkândan faydalanarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.İşte bu gibi hallerde, tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HMK'nin yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum oluşturur. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. Öte yandan; 6100 sayılı HMK'nun 304. maddesi hükmü uyarınca tashih ile ancak, hükümdeki yazı ve hesap hataları ile diğer benzeri açık hatalar mahkemece resen veya taraflardan birinin talebi üzerine düzeltilebilir. Hüküm tebliğ edilmiş ise hakim tarafları dinlemeden hatayı düzeltemez. Kanun maddesinde açıkça ifade edildiği üzere tashih kararı ancak açık yazı ve hesap hataları için, başka bir deyişle maddi hata niteliğinde olup hükmü değiştirmeyen hatalar için öngörülmüş bir yoldSomut olayda ise, kısa kararda "Müdahalenin meni talebi yönünden: dava konusuz kalmış olmakla davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına; Tazminat talebi bakımından, 1200 TL maddi tazminatın dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine.. '' denildiği halde, gerekçeli kararda “Davanın reddine..'' şeklinde hüküm kurularak ve gerekçede dosya içeriği ile ilgisi olmayan başka davaya ilişkin bilgiler özetlenerek kısa karara çelişkili gerekçeli karar oluşturulması, basit yazı ve hesap hatası niteliğinde olmayan gerekçe içeriği ve hüküm fıkrasının tamamının tashih şerhi ile düzeltilmesi doğru değildir. Bu haliyle karar HMK 297. ve 298. maddelerine uygun değildir. Davacılar vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün 10.04.1992 gün 1992/7 E., 1992/4 K. sayılı YİBK çerçevesinde bir karar verilmek üzere (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.