Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14036 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 11409 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TENKİSTaraflar arasında görülen tapu iptali, tescil-tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis isteğine ilişkindir.Davacılar, mirasbırakanları ...............'ın dava konusu 646 parsel sayılı taşınmazdaki 3/10 payını dava dışı oğlu ................'a verilen vekaletname ile davalı gelini .......'ye satış suretiyle devrettiğini, davalının ev hanımı olup alım gücü bulunmadığını, 106 yaşında olan murisin temyiz kudretinin en zayıf olduğu dönemde devrin yapıldığını ve bu hususta tam teşekküllü hastaneden rapor alınmadığını, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, payları oranında iptal ve tescile olmazsa tenkise karar verilmesini istemişler, aşamada ehliyetsizlik iddiasından vazgeçmişlerdir.Davalı, dava konusu devir nedeni ile murise satış bedelini ödediğini, ayrıca muris ............'ya kendisinin baktığını, temlikin muvazaalı ve mal kaçırma amaçlı olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Davanın kabulüne ilişkin karar Dairece; “... miras bırakan tarafından yapılan temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu ayrıca murisin temlik tarihinde hukuki ehliyetinin bulunmadığı ileri sürülerek eldeki dava açıldığı, ne var ki, mahkemece hukuki ehliyetsizlik iddiası konusunda bir araştırma yapılmadığı..." gerekçesi ile bozulmuş, mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda davacıların ehliyesizlik iddiasından vazgeçtikleri, ayrıca 05.01.2010 tarihli sağlık raporunda hukuki ehliyeti haiz olduğunun belirtildiği, ancak muvazaa iddiasının kanıtlandığı gerekçesiyle davacıların miras payı oranında davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; mirasbırakan ............'nun 646 sayılı parseldeki çekişme konusu 3/10 payını vekili olan dava dışı oğlu ..... eliyle ..............'ın eşi olan gelini davalı ...'ye 15.06.2010 tarihinde satış suretiyle devrettiği, murisin anılan payını öncesinde 20.02.2003 tarihinde ölünceye kadar bakma akdi ile kızı olan eldeki davacı ...'a temlik ettiği, ancak .......... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/318 E. sayılı dava dosyasında, ......'ın kendisini kandırarak devri sağladığını, kendisine bakmadığını ve kendisi ile oğlu ..............'ın ilgilendiğini belirterek iptal ve tescile karar verilmesini istediği ve yargılama sonunda davanın kabulüne karar verildiği ve kararın temyiz edilmeden 27.05.2010 tarihinde kesinleştiği, 1904 doğumlu olan murisin 25.01.2011 tarihinde öldüğü ve geriye davacı olan kızları ......, .... ve ...... ile dava dışı çocukları .............., ...., ...., ..... ve ölen oğlu Kemal'den olan torunları dava dışı Yılmaz ve Ahmet'in kaldığı anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarihli, 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706., Borçlar Kanunun 213. (6098 sayılı Türk Borçlar Yasasının 237.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtilmelidir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince; davalı savunması ve tanık anlatımlarına göre, devir tarihinde 106 yaşında olan murisin bakımının davalı ve ailesi tarafından yapıldığı anlaşılmaktadır.Hemen belirtilmelidir ki; satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur. Semenin bir başka ifade ile malın bedelinin ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet ya da emek de olabileceği kabul edilmelidir. (HGK.'nun 29.4.2009 gün 2009/1-130 S.K.) Esasen, yukarıda da değinildiği üzere muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 1.4.1974 gün 1/2 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında miras bırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekir. Başka bir ifade ile murisin iradesi önem taşır.Yukarıda değinilen somut olgular, açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde mirasbırakanın dava konusu 646 sayılı parseldeki 3/10 payını temlikinde gerçek irade ve amacının diğer mirasçılardan mal kaçırma olmadığı, kendisi ile ilgilenen, bakımını yapan gelini .......'ye bakılmasından duyduğu minnet sonucu devri yaptığının kabulü gerekir. Hâl böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek, yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.Davalının bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 02.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.