MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİLTaraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda; yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne kısmen reddine ilişkin olarak verilen karar, davacılar ve davalı vekilleri tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 09.02.2016 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... vekili Avukat ..., Avukat ... ... ile diğer temyiz edenler davacılar ... vd. vekili Avukat ... geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Davacılar, bekar ve çocuksuz ölen ortak mirasbırakanları ...'ın diğer mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak 89 parsel sayılı taşınmazdaki 9 no'lu bağımsız bölümü satış, aynı taşınmazdaki 1, 2, 3, 6 ve 8 no'lu bağımsız bölümleri ise ölünceye kadar bakma akdi ile davalı yeğenine devrettiğini ileri sürüp miras payları oranında tapu iptali-tescil istemişlerdir.Davalı, mirasbırakanın ihtiyacı için iki adet dairesini satışa çıkardığını, 9 no'lu bağımsız bölümü bedelini ödeyerek kendisinin satın aldığını, 80'li yaşlarda meme kanseri olan mirasbırakanın sağlık problemlerinden sonra ileri yaşlılığını düşünüp endişelendiğini, geleceğini ve bakımını garanti altına almak isteği ve iradesi ile kendisi ile ölünceye kadar bakma sözleşmesi yaptığını, bakım borcunu yerine getirdiğini, davacıların ise murise bakmadığını bildirip davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, satış işleminin gerçek olduğu, ölünceye kadar bakma sözleşmesinin ise danışıklı olduğu gerekçesiyle 9 no' lu bağımsız bölüm bakımından davanın reddine, 1, 2, 3, 6 ve 8 no'lu bağımsız bölümler bakımından davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; tarafların mirasbırakanı 1922 doğumlu ...ın 12.04.2011 tarihinde bekar olarak öldüğü, mirasbırakanın kardeşlerinin tümünün ise kendisinden önce öldüklerinden geriye mirasçı olarak kızkardeşi ...'nın mirasçıları olan davacılar ... ve... ile kızkardeşi ...'nin oğlu davalı ... ve dava dışı ölü kızkardeşlerinin çocuk ve torunlarının kaldığı, çekişme konusu 2072 ada 89 parsel sayılı taşınmazdaki 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9 ve 14 no.lu bağımsız bölümlerin mirasbırakan adına kayıtlı iken 1 ila 8 ve 14 no.lu bağımsız bölümleri üzerinde ipka ederek 9 no.lu mesken nitelikli bağımsız bölümü 26.09.1989 tarihinde davalı yeğenine sattığı, aynı taşınmazdaki 1,2 ve 3 no.lu işyerleri ile 6 ve 8 no.lu mesken nitelikli bağımsız bölümleri ise 12.10.2006 tarihinde ölünceye kadar bakma akdi ile davalı...'a temlik ettiği, mirasbırakan adına kayıtlı 8 parça taşınmaz daha bulunduğu kayden sabittir.Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme sonucu 9 no.lu bağımsız bölümün davalıya satış suretiyle yapılan temlikinin mirasçıdan mal maçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu ispatlanamadığından anılan taşınmaz yönünden davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacıların bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.Davalının temyiz itirazlarına gelince:Bilindiği üzere; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 611. (818 sayılı Borçlar Kanunu'nun (BK) m. 511) maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir. Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer (TBK m. 614 (BK) m. 514)).Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz. Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır (TBK m. 19 (BK m. 18)). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 1.4.1974 günlü ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda uygulama yeri bulur. Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için de, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.Somut olaya gelince; 1922 doğumlu olan mirasbırakan ...'ın 12.04.2011 tarihinde bekar ve çocuksuz olarak öldüğü, murisin ... Barosuna kayıtlı avukat olup 20.09.1991 tarihinde avukatlık faaliyetini terk ettiği, banka kayıtlarında parasının bulunduğu, mirasbırakanın 2004 yılında meme kanseri hastalığına yakalandığı, bu hastalık nedeniyle ameliyat olduğu, yaşlı ve hasta murisin bakıma muhtaç olduğu, davalı ...'ın öteden beri mirasbırakanla ilgilendiği, 2006 yılında da aralarında ölünceye kadar bakma akdi yaptıkları, bazen bakıcı tutmak ve bazen bizzat ilgilenmek suretiyle mirasbırakana baktığı, murisin ölümünden sonra geride çok sayıda taşınmazının kaldığı, tanık anlatımları ve dosya kapsamında yer alan belgelerden anlaşılmaktadır.O hâlde; açıklanan olgular yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde, mirasbırakanın ölünceye kadar bakma akdi ile devrettiği taşınmazlar yönünden yapmış olduğu temlikle ilgili olarak gerçek amaç ve iradesinin mirasçıdan mal kaçırmak olmadığı bakılmak amacı ile temliki gerçekleştirdiği, davalının da bakım borcunu yerine getirdiği kabul edilmelidir. Hâl böyle olunca; çekişme konusu 1, 2, 3, 6, ve 8 no.lu bağımsız bölümler bakımından da davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davalının anılan hususlara yönelik temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.12.2015 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince temyiz eden taraflardan gelen davalı vekilleri için 1.350.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin diğer temyiz edenlerden alınmasına, 09.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.