MAHKEMESİ: GİRESUN 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 09/05/2012NUMARASI: 2011/434-2012/170Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava, paydaşlar arasında paya vaki elatmanın önlenmesi istemine ilişkindir.Mahkemece;davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve tüm delillerden ;dava konusu paylı mülkiyete tabi 18 parsel sayılı taşınmazda davacılar ile bir kısım davalıların paydaş, bir kısım davalının da verasete iştirak halinde malik oldukları, dava dışı paydaşlarında bulunduğu, 51.260 m² yüzölçümünde tarla, fındık bahçesi vasfındaki taşınmazı bir kısım paydaşların yapılaşmak suretiyle kullandıkları, taşınmazın 469.42 m²'lik bölümünün yol olarak kullanıldığı, bunun 43.68 m²'lik kısmının parsel dışında kaldığı, davacı ve davalı yanın taşınmazda kullandıkları yerlerin bulunduğu anlaşılmaktadır.Davacılar dava dilekçesinde; çekişme konusu taşınmazda fiili kullanım biçiminin oluştuğunu, davalıların kullanımlarına bırakılan bölümlerin dışında tüm paydaşların katılımı ile belirlenen “patika yolu” genişletmek suretiyle “araç yoluna” dönüştürdüklerini ve kendilerine isabet eden bir kısım yeri yola katmak suretiyle fiili kullanım biçimine uymadıklarını ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.İddianın ileri sürülüş biçiminden ve dava dilekçisenin içeriğinden taraflar arasındaki uyuşmazlık paylı mülkiyete tabi taşınmazda paydaşlarca belirlenen “patika yolun”davalılar tarafından genişletilmek ve “araç yoluna” dönüştürülmek suretiyle davacıların payına isabet eden yere müdahale edildiği başka bir ifadeyle fiili kullanım biçimine uyulmadığı iddiasından kaynaklanmaktadır.Bilindiği üzere, paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere Türk Medeni Kanunu'nun (TMK)706., Türk Borçlar Kanunu'un 237.(Borçlar Kanunu 213.), Tapu Kanunu 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyuun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " ahde vefa" kuralının yanında TMK'nun 2. maddesinde düzenlenen iyiniyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlararasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK'nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Ne var ki, somut olayda hükme yeterli bir araştırma yapılmış değildir. Hal böyle olunca; çekişme konusu fındık bahçesi, tarla ve ev vasfındaki 51.260 m²' yüzölçümlü taşınmazda öncelikle tüm paydaşları bağlayan fiili kullanım biçiminin oluşup- oluşmadığının duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi, tüm paydaşlar bakımından bağlayıcı bir fiili kullanım biçimi varsa yol olarak ayrılan kısımda sonradan bir genişletme yapılıp- yapılmadığı, “patika yol” olarak ayrılan bölümün genişletilmek suretiyle davacının payına isabet eden yere müdahale edilip-edilmediği hususunun açıklığa kavuşturulması hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli değildir.Davacıların bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.10.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.