MAHKEMESİ : KONYA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 20/11/2014NUMARASI : 2014/173-2014/645Taraflar arasında birleştirilerek görülen tazminat ile temliken tescil davası sonunda, yerel mahkemece asıl davanın kabulüne; birleştirilen davanın reddine ilişkin olarak verilen karar asıl davada davalı (birleştirilen davada davacı) vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 01.12.2015 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat .................. ile temyiz edilen vekili Avukat ................... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ................... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava, haksız elatılan taşınmazın arsa bedelinin tazminat olarak tahsili; birleştirilen dava ise temliken tescil isteğine ilişkindir.Davacı, maliki olduğu 6155 parsel sayılı taşınmaza komşu 6154 parsel maliki aynı zamanda kayınbiraderi olan davalının ev yapmak suretiyle müdahale ettiğini ileri sürerek arsa bedeli olan 15.000,00.-TL'nin tahsilini; yargılama sırasında ise 24.01.2012 tarihli dilekçe ile davasını usûlünce ıslah etmeksizin taşınmazın davalıdan alınarak kendisine teslim edilmesini istemiştir.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davalının davacıya ait taşınmazın fenni bilirkişi raporunda belirlenen 108 m2'lik kısmına haklı ve geçerli bir neden olmaksızın el attığı gerekçesi ile el atmanın önlenmesine ilişkin olarak verilen karar Dairece "... davada HMK. nun 176. ve devamı maddelerine göre usulünce yapılmış bir ıslah olmadığı görülmektedir.Öyle ise, dava dilekçesindeki davacının alacak talebinin HMK. nun 180. maddesi gereğince ve usulünce tam ıslah yolu ile değiştirilmeden davanın el atmanın önlenmesi davası olarak nitelendirilmek suretiyle yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması isabetsizdir." gerekçesi ile bozulmuş, 27.08.2012 tarihinde davalı tarafından davacı aleyhine .............. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/265 E. kayıtlı dosyası ile açılan temliken tescil istemli dava da 15.04.2014 tarih 2014/244 K. sayılı kararı ile eldeki dava ile birleştirilmiş; bozma kararına uyularak yapılan yargılama sırasında asıl davanın davacı vekili tarafından 23.05.2014 tarihli harçlı ıslah dilekçesi ile elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinde bulunulmuş; mahkemece bozmadan sonraki ıslah gözetilerek asıl dava yönünden elatmanın önlenmesine ve yıkıma; birleşen dava yönünden ise davacının iyiniyetli olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.Dairenin bozma kararı sonrasında asıl davada davacı, tazminat olan talebini ıslah ederek davasını elatmanın önlenmesine ve yıkıma dönüştürmüş, mahkemece de elatmanın önlenmesine ve yıkıma karar verilmiştir. Davanın tamamen ıslahı 6100 sayılı HMK. nun 180. vd (1086 sayılı HUMK. nun 88. vd.) maddeleri hükmü uyarınca mümkündür. Ancak, bozmadan sonra davanın ıslahına izin vermek kazanılmış (müktesep) hakları ihlâle yol açabilir. Nitekim, 4.2.1948 günlü ve 1944/10 E.-1948/3 K. Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ıslah, HMK. nun 177. (HUMK. nun 84.) maddenin açık kuralı uyarınca tahkikat bitinceye kadar yapılabilip,Yargıtayca karar bozulduktan sonra bu yoldan yararlanmaya olanak yoktur. Dava konusu olayda, bozma ilamında dava dilekçesindeki davacının tazminat talebinin HMK. nun 180. maddesi gereğince ve usûlünce tam ıslah yolu ile değiştirilmeden davanın el atmanın önlenmesi davası olarak nitelendirilmek suretiyle karar verilmesi doğru görülmediğinden bahisle karar bozulduğuna ve mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verildiğine göre, davalının kazanılmış (müktesep) hakkına ve YİBK.na aykırı olarak asıl davada davanın ıslahı kabul edilip, elatmanın önlenmesine ve yıkıma karar vermek suretiyle hüküm kurulması doğru değildir.Hâl böyle olunca;asıl davadaki dava dilekçesindeki tazminat talebi dikkate alınarak bir karar verilmesi,asıl davanın sonucuna göre birleşen dava hakkında da bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde dava ve birleşen dava hakkında karar verilmiş olması isabetsizdir.Asıl davada davalı (birleşen davada davacı) vekilinin bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile yerel mahkeme kararının açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.12.2014 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.100.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, 01.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.