Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13861 - Karar Yıl 2005 / Esas No : 13094 - Esas Yıl 2005





MAHKEMESİ : İzmir 4. Asliye Hukuk Mahkemesi,TARİHİ : 09/05/2005NUMARASI : 2003/867-128Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, miras bırakanları M. S.'nin mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla 8 ve 9 nolu parsellerini, çocukları olan davalılara satış suretiyle muvazaalı olarak temlik ettiğini ileri sürerek tapu iptal ve miras payları oranında tescil isteğinde bulunmuşlardır.Davalılar, satışın gerçek olduğunu belirtip, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar davalılar vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle, duruşma günü olarak saptanan 27/12/2005 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vs. vekili Avukat Emir Ali Kav ile temyiz edilen vs. vekili avukat V.T. geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi A.Sevil Çalıkoğlu'nun tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü : -KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; miras bırakanın çekişme konusu 9 parsel sayılı taşınmazını 18.5.1990 tarihli akitle davalı Metin'e, 8 parsel sayılı taşınmazını 2.3.1992 tarihli akitle davalılar Birsen ve Gülay'a temlik ettiği, daha sonra anılan parsellerin tevhidi ile oluşan 14 parsel sayılı taşınmazda kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince inşa edilen yapıdaki 1, 3, 4, 10 nolu bağımsız bölümlerin davalılar adına tescil edildiği anlaşılmaktadır.Davacılar miras bırakan tarafından yapılan temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürmüşler, davalılar ise savunmalarında miras bırakanın tüm mirasçılarına taşınmazlar verdiğini, kendilerine yapılan temlikteki amacın mirastan mal kaçırma değil, mirasın taksimi iradesinin bir bölümü olduğunu ileri sürmüşlerdir.Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirascısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirascılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini istiyebilirler. Hemen belirtmek gerekirki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmıyacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tesbiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,davalı yanın alış güçünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirascıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamıyacağıda kuşkusuzdur. Somut olaya gelince, dava konusu taşınmazların öncesinin murise ait 4 parsel olduğu, miras bırakanın anılan parselde muhtelif paylarını zaman içerisinde tüm mirasçılarına intikal ettirdiği, dosyada mevcut çap kayıtlarından anlaşılmaktadır.Çekişmeye konu edilen 8 ve 9 parsel sayılı taşınmazların da aynı kök tapudan geldiği sabittir.Belirlenen bu olgular yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde miras bırakanın çekişmeli taşınmazları davalılara temlikteki gerçek amacının mirastan mal kaçırma değil, mirasçılar arasında paylaştırma olduğu sonucuna varılmaktadır.Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. Davalıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hüküm açıklanan nedenden ötürü HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 4.12.2005 tarihinde yürürlüğe giren avukatlık ücret tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 450,00 YTL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, peşin alınan harcın temyiz edene iade edilmesine, 27.12.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.