Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13860 - Karar Yıl 2005 / Esas No : 13113 - Esas Yıl 2005





MAHKEMESİ : Ankara 10. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 28/06/2005NUMARASI : 2003/336-317 Taraflar arasında görülen davada; Davacı maliki bulunduğu 19 parsel sayılı taşınmazdaki 12 nolu bağımsız bölümün davalı N.’a satış suretiyle temlik edildiğini, temlikin hile hata ile yapıldığını, gabin nedeniyle de geçersiz olduğunu, yine , davalı M. tarafından hileye düşürülmek suretiyle elinden alınan vekaletname ile de, bankadaki vadeli mevduatının bozdurularak hesaptaki parasının çekildiğini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tescil, çekilen paraların tahsilini istemiş, bilahare ölümü üzerine mirasçıları davaya devam etmişlerdir. Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Karar, taraflarca duruşmalı olarak temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 27.12.2005 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden S. Yeşilkaya mirasçıları vekili avukat B. Ö.ile temyiz eden N. G. vs.vekili avukat İ. P. geldiler davetiye tebliğe rağmen temyiz edilenler ,duruşmaya başlandı, süresinde verilen ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı bilahare Tetkik Hakimi .tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR Dava, tapu iptal, tescil ve alacağın tahsili isteklerine ilişkindir. Mahkemece, isteklerden ikincisine hükmedilmiştir. Dosya içeriği ve, toplanan delillerden; çekişme konusu 19 parsel sayılı taşınmazdaki 12 nolu bağımsız bölümün 29.11.2001 tarihli akitle satış yoluyla davacı tarafından davalılardan N.’a temlik edildiği anlaşılmaktadır. Öte yandan, davacının Türkiye İş Bankasının Bartın Şubesi nezdin de bulunan hesabından davalılardan Mahmut’a verdiği vekaletle 20.11.2002 4 milyar TL. 25.11.2002 tarihinde 10.128.000.000-TL.nın çekildiği de görülmektedir. Davacı, temliki işlem ile banka hesabından alınan paraların kendisinin kandırılması yoluyla gerçekleştirildiğini ileri sürmüş ve eldeki davayı açmış, daha sonra ölmüş, davacı mirasçıları tarafından takip edilmiştir. Mahkemece, davacının hesabından çekilen paraların tahsiline hükmedilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Hile iddiasına gelince; Bilindiği üzere; hile,genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak,veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma hilede yanıltma söz konusudur.B.K'nun 28/l maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse hata esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz.Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable Şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Öte yandan,hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir.Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir. Somut olaya gelince; davada ileri sürülen ve savunulan iddialar dikkate alındığında davacının hile olgusunu öğrendiği tarihten itibaren yasada öngörülen sürede eldeki davayı açtığı sabittir.Diğer taraftan çekişmeli taşınmazı saptanan gerçek değeri dikkate alındığında ev kadını olan davalı N.’ın taşınmaz bedelini ödeme gücüne sahip olmadığı açıktır. Öte yandan, akitle belirtilen değerin ödendiği varsayılsa bile böyle bir paranın davacının hesabına intikal etmediği görülmektedir.Ayrıca, satış olgusuna rağmen taşınmazın kira paralarının davacı tarafından tahsil edildiği, banka dekont ve ekstrelerinden sabittir. Belirtilen bu olgular yukarda açıklanan ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde dava konusu taşınmazın davalılardan N.’a temlikinin davacının kandırılması yoluyla gerçekleştirildiği sonucuna varılmaktadır. Bütün bunların yanında davalı N.’ın kocası M.’un davacının banka hesabından çektiği paraların tahsiline hükmedilirken davacının bu iddiası gerçek ve doğru kabul edilirken hileye dair iddianın kabul dışında tutulması çelişkilidir. Hal böyle olunca, tapu iptal tescil davasının da kabulüne karar verilmesi gerekirken reddedilmiş olması doğru olmadığı gibi, davalı M.’un davacının 25.11.2002 tarihinde hesabından 10.128.000.000-TL.çektiği meblağa faiz hükmedilmemiş olması da doğru değildir. Davacıların bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 4.12.2005 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz edilen vekili için 450.00 TL. duruşma avukatlık parasının diğer temyiz edenden alınmasına, peşin harcın temyiz edene geri verilmesine 27.12.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.