MAHKEMESİ : SÖKE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 12/09/2013NUMARASI : 2013/235-2013/428Taraflar arasında görülen tapu iptali, tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı S..... Y......... tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...... raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece; dava konusu taşınmazın davalılara satış yoluyla temlikine ilişkin işlemin, davacının ehliyetsizliği sebebiyle batıl olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı Senem tarafından temyiz edilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; Davacı Hilmi'nin Mustafakemalpaşa Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 01/02/2012 tarih, 2011/935 esas, 2012/101 karar sayılı ilamı ile 4721 sayılı TMK'nun 405. maddesi uyarınca kısıtlandığı, kararının 19/03/2012 tarihinde kesinleştiği, dava konusu 116 ada 11 parsel sayılı taşınmaz dava dışı Orhan adına kayıtlı iken 09/08/2011 tarihinde davalı Ercan tarafından satış yoluyla temellük edildiği bilahare 18/12/2012 tarihinde davacı Hilmi'ye yine satış yoluyla temlik edildiği, bu defa da taşınmazın 25/12/2012 tarihinde davacı Hilmi tarafından 1/2'er pay oranlarıyla davalılara satış yoluyla devredildiği anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Türk Medeni Kanununun (TMK) “fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9. maddesi hükmüyle hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlamış. 10. maddesinde de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek “ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan bir ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlev ehliyeti olarak da tarif edilerek, aynı yasanın 13. maddesinde “yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk yada bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır../..Hemen belirtmek gerekir ki, Türk Medeni Kanunu'nun 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyiniyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. Bu ilke 11.6.1941 tarih 4/21 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da aynen benimsenmiştir.Bu ve benzeri kararların ehliyetsiz kişi yönünden ve onun tasarrufları açısından oluşturduğu geçersizliğin bu bakış açısıyla yorumlandığı görülmektedir. Akit iki taraflı bir hukuki işlemdir. Ehliyetsizin taraf olduğu yok hükmünde, batıl, hiçbir zaman yapılmamış sayılan akdin karşı tarafı bakımından sonuç ve hüküm doğurmayacağı söylenebilir mi ? Diğer bir anlatımla bu akdi ehliyetsiz yönünden geçersiz karşı taraf için geçerli saymak mümkün müdür ? Ehliyetsiz kişinin fiili hukuki sonuç doğurmaz ise, buna bağlı olarak akdin diğer tarafı için de sonuç doğurmaz. Zira akit iki tarafın iradesinin birleşmesiyle olur. Hükümsüzlüğün ehliyetsiz tarafından ileri sürülebilmesi ne denli doğru ise akdin karşı tarafınca da ileri sürülebilir olması gerekir. Somut olaya gelince; Davacı, 116 ada 11 parsel sayılı taşınmazı Davalı Ercan'dan satış suretiyle temellük etmiş, bir hafta sonra taşınmazı davalılara satış yoluyla devretmiştir. Her iki akit tarihinde de davacı Hilmi'nin ehliyetsizliği sabittir. O halde tapuda yapılan her iki satış akti de geçersizdir. Mahkemece, ikinci işleme ilişkin ehliyetsiz kişinin vasisi tarafından açılan dava kabul edilip ilk temlike dair akit ayakta tutulmuştur.Hâl böyle olunca; her iki tasarruf zamanındaki ehliyetsizlik hali gözetilmek yoklukla, butlanla sakat akitlerin tarafları yönünden bağlayıcı olmadığı düşünülmek suretiyle bir sonuca gidilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru değildir. Davalı Senem'in temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.