Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13805 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 11614 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : ÜNYE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 27/02/2014NUMARASI : 2011/655-2014/64Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi .......'nin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Davacılar, mirasbırakan babaları “H.. B..”ın 1300 parsel sayılı taşınmazını davalı “F.. B..”a, 1301 parsel sayılı taşınmazını davalı “A.. B..”a, 706, 707, 709, 710, 731, 737, 738, 739, 740, 741, 742, 743, 744, 745, 746, 747, 748, 749, 750, 751, 753, 754, 757 ve 758 parsel sayılı taşınmazlardaki paylarını da davalı “N.. B..”a satış göstermek suretiyle devrettiğini, murisin taşınmazları satma gibi bir ihtiyacının bulunmadığını, temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu kayıtlarının miras payları oranında iptali ile adlarına tesciline karar verilmesini istemiştir.Davalı F.. B.., taşınmazı parasını ödeyerek satış suretiyle temlik aldığını, satış bedelini banka yolu ile muris “Hasan Bulut”a ödediğini, muvazaanın söz konusu olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Davalı N.. B.., yapılan satışların muvazaa içermediğini, belirterek davanın reddini savunmuştur.Davalı A.. B.., taşınmazı parasını ödeyerek satış suretiyle temlik aldığını, satış tarihinde yurtdışında olduğundan tapu işlemlerinin muris “H.. B..” tarafından yapıldığını, aslında kendisine emanet olarak verilen tapunun muris tarafından daha sonra kendisine iade edildiğini, muvazaalı bir işlemin söz konusu olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, yapılan temliklerin mirastan mal kaçırma amacı ile yapılmadığı, muvazaa iddiasının davacılar tarafından ispatlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir../..Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; mirasbırakan H.. B..'ın 29.09.2011 tarihinde öldüğü, geriye ilk eşi Havva'dan olma evlatları davacılar Süleyman ile Hatun'un, ikinci eşi Fatma'dan olma evlatları davalılar Nermin ile Ahmet ve ikinci eşi Fatma'dan olma evlatları dava dışı Harun ve Bedia ile dava dışı üçüncü eşi Hidayet ve üçüncü eşinden olan evlatları Havva ve Davut'un mirasçı olarak kaldıkları; 1300 ve 1301 parselin ifrazından önceki 1211 parsel sayılı taşınmaz murise ait iken muris tarafından 1/2 payın 25.07.2006 tarihinde oğlu A.. B..'a, diğer 1/2 payın 06.11.2006 tarihinde gelini F.. B..'a satış suretiyle temlik edildiği, 706, 707, 709, 710, 731, 737, 738, 739, 740, 741, 742, 743, 744, 745, 746, 747, 748, 749 ve 751 parsel sayılı taşınmazların 26880/552969 payı, 753, 754, 757 ve 758 parsel sayılı taşınmazların ise 2/32 payı murise ait iken muris tarafından 16.08.1991 tarihinde kızı N.. B..'a satış suretiyle temlik edildiği anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanununun 706, Türk Borçlar Kanununun 237. (Borçlar Kanununun 213.) ve Tapu Kanununun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince; mahkemece anılan ilkeler doğrultusunda hüküm kurmaya yeterli araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.Hâl böyle olunca, öncelikle çekişme konusu taşınmazların temlik tarihlerinden sonra kimlerin kullanımında olduğunun belirlenmesi, mahallinde keşif yapılarak çekişmeli taşınmazların temlik tarihlerindeki gerçek değerlerinin mahalli bilirkişi ve uzman bilirkişiler aracılığıyla saptanması, davalıların alım gücünün bulunup bulunmadığı hususunda araştırma yapılması, gerekirse tanıklar yeniden çağrılarak yukarıdaki ilkeler uyarınca dinlenmesi, toplanan ve toplanacak olan deliller birlikte değerlendirildikten sonra murisin gerçek irade ve amacının duraksamaya yer vermeyecek şekilde saptanması ve varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.Davacılar vekilinin temyiz itirazları belirtilen nedenlerle yerindedir. Kabulü ile hükmün açılanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.