MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ-ECRİMİSİLTaraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi, ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar dahili davacılar ve davalılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkin olup, hükmüne uyulan bozma ilamı sonrasında mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir. Davacı, kayden paydaşı olduğu 5 parsel sayılı taşınmazı davalıların ekim yapmak suretiyle yıllardır haksız kullandıklarını ileri sürerek elatmanın önlenmesine ve 5 yıllık dönem için 1.000,00 TL ecrimisilin tahsiline karar verilmesi isteğiyle eldeki davayı açmış, yargılama sırasında ıslah suretiyle ecrimisil isteğinin 11.532,00 TL olduğunu bildirmiştir.Davalılar, dava dışı ... isimli kişiden başka taşınmazda pay satın aldıklarını, anılan kişinin o taşınmazdan aldıkları pay karşılığı olarak fiilen dava konusu yeri kendilerine teslim ettiğini, 1993 yılından beri bu nedenle taşınmazı kullandıklarını belirterek davanın reddini savunmuşlardır. Davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar, dairece; “ dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu 5 parsel sayılı taşınmazda davacının ve dava dışı bir çok kişinin paydaş olduğu, davalı ...’in kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı, keza davalı ...’ın da dava tarihi itibariyle taşınmazda bir hakkının olmadığı ve her iki davalının dava konusu taşınmazın ayrı ayrı bölümlerini münferit olarak kullandıkları anlaşılmaktadır. Mahkemece, davalı ...’in dava dışı paydaştan kiralama yoluyla taşınmazı kullandığına dair savunmasına Türk Medeni Kanununun 691. maddesi hükmü gözetilmek suretiyle değer verilmeyerek anılan davalı ... hakkındaki davanın kabulü kural olarak doğrudur. Diğer taraftan; davalı ... bakımından da davanın kabul edilmiş olması karar tarihi itibariyle doğru ise de, karardan sonra dosyaya ibraz edilen sicil kaydından davalı ...’ün çekişmeli taşınmazda 28.06.2012 tarihinde satış suretiyle 9/800 pay edindiği, böylece dava konusu 5 parselde paydaş haline geldiği, bu davalı bakımından davanın paydaşın paydaş aleyhine açtığı dava şekline dönüştüğü ve Türk Medeni Kanununun 688 ve devam eden maddelerinde öngörülen hükümlerin gözetilmek suretiyle davanın çözüme kavuşturulması gerektiği açıktır. Somut olayda; öncelikle, davalı ... ile Süleyman’ın çekişme konusu taşınmazda ayrı ayrı yerleri kullandıkları gözetilerek kimin hangi bölümü kullandığının bilirkişi raporunda belirtilmemiş olması ve buna bağlı olarak da herkesin kendi kullandığı bölümle ilgili olarak belirlenecek ecrimisil, harç ve yargılama giderlerinden sorumlu tutulmaları gerekirken bu hususun dikkate alınmayarak yazılı şekilde müteselsilen sorumlu tutulmaları doğru değildir. Öte yandan; davalı ... dava konusu taşınmazda kayden pay edindiğine göre öncelikle tüm paydaşlar arasında çekişmeli taşınmazda harici bir taksim olgusunun bulunup bulunmadığı saptanmalı, harici bir taksim olgusu varlığının belirlenmesi halinde sonradan pay satın alan kişiyi bağlayabilmesi bakımından Türk Medeni Kanununun 695. maddesi hükmü uyarınca tapuya şerh verilip verilmediğinin tespiti, yok eğer bir taksim bulunmuyorsa tüm paydaşları kapsar şekilde taşınmazın kullanımı bakımından fiili bir durum yaratılıp yaratılmadığının duraksamaya yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi, böyle bir durumun bulunmaması halinde ise davacı yönünden intifadan men olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespiti gerektiği kuşkusuzdur. Hal böyle olunca; yukarıdaki ilke ve olgular doğrultusunda gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir” gerekçesiyle bozulması üzerine bozma ilamına uyularak mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Dosya kapsamı ile, hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda gerekli araştırma ve incelemenin yapıldığı, mahkemece, temyiz incelemesine konu karar verildikten sonra davalı ...'in de çekişme konusu 5 parsel sayılı taşınmazda 24.01.2014 tarihinde satış suretiyle pay edindiği ve onun da dava konusu yerde paydaş hale geldiği görülmektedir. Öyleyse, bozma ilamı sonrasında yapılan araştırma ile davacının dava konusu taşınmazda payına karşılık kullandığı yer olmadığı, davalıların haklı ve geçerli nedenleri olmaksızın çekişmeli yeri ekim yapmak suretiyle kullandıkları tespit edilerek yazılı şekilde paya vaki elatmanın önlenmesine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Öte yandan, yukarıda açıklandığı şekilde davalı ... yönünden mutlak elatmanın önlenmesi yerine paya vaki elatmanın önlenmesine karar verilmiş olması, hükümden sonra davalı ...'in 24.01.2014 tarihinde taşınmazdan pay edinmiş olduğu gözetildiğinde paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi hükümlerinin uygulanması gerektiğinden sonucu itibariyle doğrudur. O halde, davalıların bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün bu yönden ONANMASINA,Davacı mirasçılarının ve davalıların öteki temyiz itirazlarına gelince; çekişme konusu taşınmazda davalı ... dava tarihine kadar paydaş olmadığına ve taşınmazın paydaşları arasında tüm paydaşları bağlayan rızai taksimin varlığı da sabit bulunmadığına göre, dava tarihine kadar (ecrimisil istenen dönem itibariyle) anılan davalının taşınmazı haklı ve geçerli bir nedeni olmaksızın ekim yapmak suretiyle kullandığı tespit edildiğinden usulüne uygun belirlenecek ecrimisilin hüküm altına alınması gerektiğinde kuşku yoktur.Bilindiği gibi, elatma haksız eylem olup, başkasının taşınmazını haksız olarak kullanan kişinin haksız işgal tazminatı olan ecrimisilden sorumlu tutulması gerektiği açıktır. Hemen belirtmek gerekir ki, ecrimisil hesabı uzmanlık gerektiren bir husus olup, taşınmazın niteliğine uygun bilirkişi marifetiyle keşif ve inceleme yapılarak ve taleple bağlı kalınarak haksız işgal tazminatı miktarı belirlenmelidir. Alınan bilirkişi raporu, somut bilgi ve belgeye dayanmalı, tarafların ve hakimin denetimine açık olmalı ve değerlendirmenin gerekçelerinin bilimsel verilere uygun şekilde HMK'nın 266 vd. maddelerine uygun olarak açıklanması gereklidir. Bu nedenle, özellikle tarım arazilerin haksız kullanımı nedeniyle ürün esasına göre talep varsa, bu konudaki resmi veriler getirtilmeli, taşınmazın bulunduğu bölgede ekilen tarım ürünlerinin neler olduğu tarım il veya ilçe müdürlüğünden sorulmalı, ekildiği bildirilen ürünlerin ecrimisil talep edilen yıllara göre birim fiyatları ve dekara verim değerleri, hal müdürlüğünden ilgili dönem için birim fiyatlar getirtilmeli, bölgede münavebeli ekim yapılıp yapılmadığı, taşınmazın nadasa bırakılıp bırakılmadığı tespit edilmelidir. Somut olayda ise, mahkemece, yukarıda açıklanan ilke ve olgulara uygun ecrimisil hesabı yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.Hâl böyle olunca; davalı ...'ın da dava konusu taşınmazı ecrimisil istenen dönemlerde haksız kullandığı tespit edildiği gözetilerek anılan davalının da ecrimisilden sorumlu tutulması, öte yandan, mahallinde uzman bilirkişiler marifetiyle yeniden keşif yapılarak uzman bilirkişilerden dava konusu taşınmazın tarla niteliğinde olduğu dikkate alınarak yukarıda açıklanan ilkelere uygun ecrimisil hesabı yaptırılması, ondan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde hata yapılarak yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir. Davacı mirasçılarının ve davalıların bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.