Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1364 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 9082 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ : ISPARTA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 17/04/2012NUMARASI : 2011/9-2012/108Yanlar arasında görülen tapu iptal- tescil ve tenkis davası sonunda yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süresi içerisinde duruşmalı olarak temyiz edilmiş olmakla; duruşma talebinin dava değeri yönünden reddiyle, Tetkik Hakimi raporu okundu,açıklamaları dinlendi. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava; ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptal ve tescil olmadığı taktirde tenkis isteğine ilişkindir.Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiş, davalının temyizi üzerine Dairece; hukuki ehliyetsizliğin kamu düzeni ile ilgili olduğu gözetilerek önemine binaen öncelikle incelenmesi, tarafların bu yönde bildirecekleri tüm delillerin toplanması varsa mirasbırakana ait sağlık kurulu raporları, hasta müşade kayıtları, reçetelervs. İstenmesi, tüm dosyanın Adli Tıp Kurumuna gönderilmesi, akit tarihinde mirasbırakının ehliyetli olup-olmadığı yönünde rapor alınması, ehliyetli olduğunun anlaşılması halinde muvazaa iddasının incelenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmasının doğru olmadığına değinilerek bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda temliki işlemde muvazaa olgusunun gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Davacı; miras bırakanın yaptığı temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı, muvazaalı olduğunu ve murisin temlik tarihinde hukuki ehliyetinin bulunmadığını ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; miras bırakan M.'in 18/01/2009 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak H.A.ve M.A.ı bıraktığı, davacının ilk evliliğinden olma kızı, davalının ise ikinci evliliğinden olma oğlu olduğu, murisin ikinci eşinin ölümü üzerine miras yoluyla intikal eden dava konusu 1413 ada, 188 parsel sayılı taşınmazdaki ¼ payını 21.06.2005 tarihinde ölünceye kadar bakım akdiyle davalıya temlik ettiği böylelikle muristen intikal eden ¾ payla birlikte davalının bağımsız malik olduğu, miras bırakanın temlik tarihinde hukuki ehliyete haiz bulunduğunun Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 4. İhtisas Kurulu raporuyla saptandığı anlaşılmaktadır.Miras bırakanın ölünceye kadar bakma akdi tarihinde hukuki ehliyete haiz olduğu saptandığına göre, davada dayanılan diğer hukuki sebep olan muris muvazaasının incelenip, değerlendirilmesi gerektiği tartışmasızdır.Bilindiği üzere; ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır. ( 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 611. maddesi (818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 5ll. Maddesi) ). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 614. maddesi, 818 sayılı B.K.m.5l4).Hemen belirtilmelidir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz. Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikinde muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (6098 sayılı 19, maddesi, 818 sayılı B.K.m.l8). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 01.04.1974 gün ve l/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda uygulama yeri bulur. Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir. Somut olaya gelince; miras bırakan 03/03/1924 doğumlu olup, 18/01/2009 tarihinde öldüğü, 1940 yılında evlendiği ikinci eşi O. A. ise kendisinden önce 09/09/1982 tarihinde öldüğü, muris M. ilk eşinin ölümü üzerine evlendiği O. A.ın davacı H.'e evleninceye kadar baktığı, dava konusu taşınmaz üzerinde 3 katlı karkas halinde kalan binayı öğretmen olan davalı ve eşinin yaptırdığı, M.'in de aynı binada oturduğu ve bulunduğu katın bakım va tadilatının da davalı tarafından yapıldığı, ayrı dairelerde kaldıkları ancak günlük yemek vs. ihtiyaçlarının birlikte karşılandığı, temlikin 2005 tarihinde yapıldığı, ölmeden son 1-1,5 yıl yatalak (tanık anlatımlarına göre) kaldığı, bakıma muhtaç olduğu bu dönemde murisin yanında kaldıkları, davalının miras bırakana baktığı ve her türlü sosyal, ekonomik, sağlık vs. gibi tüm ihtiyacını karşıladığı, esasen miras bırakanın sağlığında akde aykırılık iddiasıyla açmış olduğu bir dava bulunmadığı gibi murisin sağlığında iradi olarak taşınmazdaki payını temlik ettiğini ifade ettiği de dosya kapsamı ile sabittir.O halde, anılan bu olgular, yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde; miras bırakanın ölünceye kadar bakma akdiyle yaptığı temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı olmayıp, gerçek bakım karşılığı, başka bir ifadeyle ölünceye kadar bakımının sağlanması amaç ve iradesiyle gerçekleştirildiği sonucuna varılmaktadır.Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davalının bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06.02.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.