Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 13633 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 11253 - Esas Yıl 2014
MAHKEMESİ : AKYAZI ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 15/11/2013NUMARASI : 2012/587-2013/593Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi .................. 'nın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR- Dava; harici taksim, hile ve sahtecilik iddialarına dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Davacı, mirasbırakandan kalan taşınmazları 1974 yılında tüm mirasçılar bir araya gelerek haricen taksim ettiklerini ve çekişmeli 439 ile 1431 sayılı parsellerin de kendisine isabet ettiğini, ancak noterde düzenlenen 11.09.1974 tarihli “ibra senedi”ndeki paylaşımın harici taksime uygun olmadığını, bu senede göre tapuda yapılan 24.09.1974 tarihli taksim sözleşmesinin de geçersiz bulunduğunu, okuma-yazma bilmemesinden faydalanılarak ibra senedinin hile ile düzenlendiğini, resmi taksim sözleşmesinde de yer almadığı halde adına kaşe mühür kullanıldığını ileri sürerek tapu iptal ve tescile karar verilmesini istemiştir.Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.Davanın reddine ilişkin kararın temyizi üzerine Dairece, "ibra senedinde ve 24.09.1974 tarihli resmi akitte yer alan tanıkların dinlenilmesi, davacının resmi akit düzenlenirken bizzat hazır bulunup bulunmadığının ve kaşe-mühür kullanıp kullanmadığının açıklığa kavuşturulması, tüm iddiaların birlikte değerlendirilmesi" gerekçesi ile bozulmuş olup, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, kantılanamayan davanın reddine karar verilmiştir.Bilindiği üzere; bozma ilamına uyulmakla tarafları yararına usulü kazanılmış hak doğar ve mahkemece bozma ilamı doğrultusunda karar verme zorunluluğu ortaya çıkar. Nevar ki; mahkemece, hükme elverişli olacak şekilde bozma doğrultusunda araştırma, inceleme ve soruşturma yapıldığı söylenemez. Zira, sahtecilik iddiası bakımından sadece akit tanıkları yönünden araştırma yapılmış, tanıkların ölü olduğunun anlaşılması üzerine resmi senet üzerinde davacının fotoğrafının bulunması yeterli görülmüş, hile iddiası bakımından ise esaslı bir araştırma yapılmadan sonuca gidilmiştir.Hâl böyle olunca; öncelikle Dairenin bozma ilamında işaret edilen soruşturmanın eksiksiz olarak yerine getirilmesi, her ne kadar akit tanıkları hayatta değil ise de sahtecilik iddiası bakımından davacının ne tür imza kullandığının seçim kurulu, bankalar ve diğer kurumlardan araştırılması, kaşe-mühür kullanıp kullanmadığının açıklığa kavuşturulması, sahtecilik iddiasının kanıtlanamadığı durumda ise hile iddiası bakımından gerekirse taraf tanıklarının yeniden dinlenilmesi, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, bozma gereği yerine getirilmeden eksik soruşturma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.