MAHKEMESİ : IĞDIR 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 18/02/2009NUMARASI : 2004/191-2009/146Taraflar arasında görülen davada; Davacılar, miras bırakanın mal kaçırmak amacıyla 6 parça taşınmazını satış yoluyla davalıya temlik ettiğini, satışların gerçek olmadığını ileri sürüp muvazaa nedeniyle tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişler, yargılama sırasında davacı İ. davasından, diğer davacılar ise 1130 parsel yönünden davalarından feragat etmişlerdir.Davalı, iddiaların doğru olmadığını belirtip davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, çekişme konusu 1130 parsel yönünden davadan feragat edildiği, 786 ve 787 parsel sayılı taşınmazlarda davalının kesinleşmiş mahkeme kararına istinaden pay edindiği, diğer taşınmazlar yönünden temliklerin muvazaalı olduğu iddiasının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .. .... raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; miras bırakanın 30.04.1979 tarihli akitle 1659 parsel sayılı taşınmazdaki kadim payı ile birlikte intikalen gelen payını ve 30.12.1980 tarihli akitlede 1492 parsel sayılı taşınmazdaki 3/12 payını satış yoluyla davalıya temlik ettiği anlaşılmaktadır.Davacılar, anılan temliklerin ve diğer 4 parça taşınmaz temlikinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır. Mahkemece, dava konusu 1130 parsel yönünden davadan feragat edildiği, 786 ve 787 parsel sayılı taşınmazların ise Iğdır Tapulama Mahkemesince zilyetliğe istinaden davalı adına tescil edildiği ve 1494 parsel sayılı taşınmazın ise murisle ilgisi olmadığı belirlenmek suretiyle anılan 4 parça taşınmaz bakımından davanın reddine karar verilmiş olması doğrudur.Öte yandan, davacı İ. G.’in yargılama sırasında 14.12.2007 tarihinde öldüğü sabit olup, bilindiği üzere vekalet ölümle son bulur. Vekilin davacı İ.ölüm tarihinden sonraki feragati geçerli değil ise de, davanın reddine ilişkin karar davacı İ. mirasçılarına tebliğ edildiği halde mirasçılar tarafından hüküm temyiz edilmeyerek davacı İsmail mirasçıları bakımından ret kararının kesinleştiği de kuşkusuzdur. İ.G.dışındaki davacıların temyizine gelince; her ne kadar miras bırakanın mal kaçırma iradesi ile hareket etmediği, paylaştırma amacı ile temlikleri yaptığı gerekçesiyle mahkemece davanın reddi yoluna gidilmişse de, dosya kapsamı ile murisin denkleştirme yaptığını söyleyebilme olanağı yoktur. Miras bırakanın mirasçı R. G.’e yaptığı bir temlik bulunmamaktadır. Bunun yanında, murisin 1659 ve 1492 parsel sayılı taşınmazlardaki paylarını davalıya bedelsiz olarak temlik ettiği tüm dosya içeriği ile sabit olduğu gibi, esasen bu husus davalının da kabulündedir. Hal böyle olunca; 1659 ve 1492 parseller yönünden miras bırakanın mal kaçırmak amacıyla, bir başka anlatımla muvazaalı temlik yaptığı gözetilerek temlike konu paylar ve davacıların miras payları gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde hata yapılarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Davacılar C. ve R. mirasçılarının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açılanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.02.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.