MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ-YIKIMTaraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi, yıkım davası sonunda, yerel mahkemece elatmanın önlenmesi isteğinin kabulüne, yıkım isteğinin ise reddine ilişkin olarak verilen karar taraflarca yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.Davacı, kayden mirasbırakanı.................'a ait olan dava konusu 834 sayılı parsele davalılar tarafından tamamı anılan taşınmazda kalacak şekilde ev yapmak suretiyle müdahale ettiklerini ileri sürerek elatmanın önlenmesi ve yıkıma karar verilmesini istemiştir. Davalılar, dava konusu taşınmaza bir müdahaleleri olmadığını, kendilerine ait olan 833 sayılı parsele bina inşaa ettiklerini belirterek davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, haksız kullanımın keşfen belirlendiği gerekçesiyle elatmanın önlenmesi isteminin kabulüne, yıkımın fahiş zarar doğuracağı belirtilerek yıkım isteminin reddine karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davaya konu 834 parsel sayılı taşınmazın davacının murisi ................. adına kayıtlı olduğu, davaya konu kargir ev ve avlusunun tamamının 834 parsel sayılı taşınmaz içinde kaldığı ve yapıların toplam değerinin 28.210,00 TL olarak belirlendiği anlaşılmaktadır. Hemen belirtilmelidir ki, kadastral yöntemlere uygun biçimde yapılan ölçüm sonucu davalı yana ait 26.09.2013 tarihli krokide (A) harfi ile gösterilen bina ile (B) harfi ile gösterilen avlu duvarının davacı parselinde kaldığı ve Türk Medeni Kanununun 702/4 maddesi hükmü gereğince davacının müstakilen eldeki davayı açmasının olanaklı olduğu gözetilerek elatmanın önlenmesi isteminin kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davalının temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.Davacının temyizine gelince; fahiş zarar kavramı yasalarda tanımlanmamış olmakla birlikte bu kavramın belirlenmesinde yıkımı istenen muhtesatın milli ekonomi için ifade ettiği değer ve inşaatın özellikleri itibarıyla korunması gerekip gerekmediği önem taşır. Salt binanın rayiç değerinin zeminin değerinden yüksek olması yıkımın aşırı zarar doğuracağını göstermez. Somut olayda, dava konusu kargir ev ve avlu duvarının korunmaya değer olup yıkımının fahiş zarar doğuracağını söyleyebilme olanağı yoktur.Hâl böyle olunca, yıkım isteğinin de kabulüne karar verilmesi gerekirken aksine düşüncelerle reddi doğru değildir. Kabule göre de; 26.09.2013 tarihli fen bilirkişi raporunda, davaya konu evin krokide (A), avlu duvarının ise (B) harfi ile gösterilip elatılan toplam alan da 164,02 m2 olarak belirtilmesine rağmen kararda bilirkişi raporuna atıf yapılarak elatılan toplam alan olarak 164,02 m2'nin hüküm altına alınmasına rağmen sadece (A) harfi ile gösterilen alana elatmanın önlenmesine karar verilmesi isabetsizdir.Davacının temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.11.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.