Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 1361 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 990 - Esas Yıl 2013
MAHKEMESİ : TERME ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 01/04/2008NUMARASI : 2005/406-2008/116Yanlar arasında görülen tapu iptal- tescil olmadığı taktirde tenkis davası sonunda yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacılar ve davalı tarafından yasal süresi içerisinde temyiz edilmiş olmakla; dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava; hile ve akde aykırılık iddiasına dayalı tapu iptal- tescil olmadığı taktirde tenkis isteklerine ilişkindir.Mahkemece; iptal-tescil isteğinin kısmen kabulüne tenkis isteğinin reddine karar verilmiştir.Dosya içeği ve toplanan tüm delillerden; mirasbırakan C.S.'ın 10/10/2004 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak dava dışı N. A.F. kendisinden önce ölen oğlu M.'ten olma torunlarından H.ile davanın taraflarının kaldığı, mirasbırakanın çekişme konusu tarla vasıflı, üzerinde iki katlı yapı bulunan, 135 parsel sayılı taşınmazını 26/12/1994 tarihinde ölünceye kadar bakma akdi ile davalıya temlik ettiği, murisin temlik tarihinde 80 yaşında olduğu, davacıların murisle ilgilenmediği, murisin 2004 tarihinde, eşinin ise 1983 tarihinde öldüğü, eşi ölmeden önce de davalı ile 15-20 yıl birarada yaşadıkları, annelerinin ölümünden sonra da murisin bakımını davalının üstlendiği, her türlü maddi, manevi ve sosyal ihtiyaçlarının davalı tarafından karşılandığı, murisin sağlığında memnuniyetsizliğini ifade eden bir davranışta bulunmadığı gibi davalının bakım borcunu yerine getirdiği, bu hususun davacı tanık anlatımları ile de doğrulandığı dosya kapsamı ile sabittir. Davacılar dava dilekçesinde; murisin iki kulağının da sağır olduğunu, taşınmazın bir kısmını bakım sözleşmesi ile devrini amaçlarken götürüldüğü tapuda taşınmazın tamamını temlik ettiğini, temlik tarihinde yalnız ve yaşlı olan murisin bu durumundan yararlanıldığını, öteyandan sözleşmeden kaynaklanan bakım yükümlülüğünün de yerine getirilmediğini, temlikin tasarruf nisabını aştığını ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.Hemen belirtilmelidir ki; akde aykırılık iddiasında bulunmak 818 sayılı Borçlar Yasasının 511 ve devam eden maddeleri (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 611. maddesi) hükümleri gereğince, akdin tarafı olan miras bırakana aittir. Mirasçıların böyle bir talebi ileri sürmelerine imkan olmadığı gibi bu istekle açılan davanın dinlenilmesine de yasal açıdan olanak yoktur. Diğer taraftan, ölünceye kadar bakma akdi ivazlı akitlerden olup tenkis hükümlerinin de uygulanmayacağı tartışmasızdır. Ancak, davacı yan dava dilekçesinde akde aykırılık iddiası ve tenkis yanısıra hile iddiasına da dayanmaktadır. Bilindiği üzere; hile, genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevketmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı korumak yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede yanıltma söz konusudur. 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 28/1.maddesinde (6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 36. maddesinde) açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse hata esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde, aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Öte yandan, hile her türlü delille isbat edilebileceği gibi, iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir. Somut olaya gelince; tüm dosya kapsamından murisin taşınmazın yarısını temlik etmek isterken iradesinin fesada uğratılarak tamamını devrettiği olgusunu kabule yeterli ve elverişli delil olmadığı gibi davacı tanık beyanlarının duyuma dayalı olduğu, görgüye dayalı bilgi ve görgülerinin bulunmadığı, özellikle davalı tanıklarından Basri Sarıoğlu'nun "...murisin eşinin ölümü üzerine davalı oğlu yanında kaldığı, her türlü maddi ve manevi ihtiyaçlarının davalı tarafından karşılandığı, bana bakan malımı yiyecek dediği" diğer bir tanık Muzaffer Arı'nın ise" ..muris ölmeden önce diğer çocuklarının sorun çıkardığı için tapuyu bozmak istediğini "belirttikleri, anılan bu anlatımlardan murisin gerçek iradesinin taşınmazın tamamını temlik etmek olduğu açıktır.Hal böyle olunca; yukarıda açıklanan ilke ve olgular karşısında davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.Davacıların tüm temyiz itirazlarının reddine, davalının bu yöne değinen temyiz itirazlarının kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06.02.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.