MAHKEMESİ : ÜSKÜDAR 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 25/10/2011NUMARASI : 2009/50-2011/312Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı F...vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davalılar İ... Ve G... aleyhindeki davanın husumet yönünden reddine, davalılar F... Ve S...’ya karşı açılan davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillere göre; dava konusu 807 ada 5 parsel sayılı taşınmazın paylı mülkiyet üzere olup, davacı kooperatif ile davalı F..’nın ve dava dışı bir çok kişinin kayden paydaş bulundukları, diğer davalıların kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir haklarının bulunmadığı, kat irtifakı veya kat mülkiyeti kurulmamış taşınmaz üzerinde 12 Bloktan oluşan P... Sitesi içerisinde bulunan 280 adet daireden birisi olan N10 Blok zemin kat 3 nolu dairenin, eldeki davanın konusunu teşkil ettiği ve davalı S...’nın kullanımında bulunduğu; davalılar İ... Ve G...’in ise çekişmeli taşınmaza herhangibir müdahalelerinin olmadığı belirlenmek ve benimsenmek suretiyle İ... ve G... bakımından husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacı kooperatif, kayden paydaşı bulunduğu çekişmeli taşınmazda N10 Blok zemin kat 3 nolu dairenin kendisine ait olduğunu ve davalı F... tarafından diğer davalı S...’ya kiraya verilmek ve S... tarafından da kullanılmak suretiyle haksız müdahale edildiğini ileri sürerek eldeki davayı açmış; davalı F... ise, pay maliki olması yanında davacı kooperatifin 12.05.1997 tarih, 157 sayılı kararı ile de anılan dairede hak sahibi olduğunu savunmuştur.Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şüyuun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şüyuun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " ahde vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.Somut olayda; mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya elverişli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.Hemen belirtilmelidir ki; taraflar arasındaki çekişmenin çözüme kavuşturulabilmesi için, öncelikle çekişme konusu taşınmazda, pay sahibi olan tüm paydaşlar arasında harici bir taksim olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığının saptanması, böylesi bir durum söz konusu ise, çekişmeli bölümün (dairenin) kimin kullanımına özgülendiğinin belirlenmesi, kullanımın davalı F...’ya bırakıldığının tespiti halinde F...’nın diğer davalı S...’ya tasarruf ettirmesine değer verileceğinin gözetilmesi; taşınmazda yapılmış bir harici taksim veya oluşmuş bir fiili kullanım biçimi söz konusu değilse, davacı yönünden intifadan men koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılması gerektiği tartışmasızdır.Hal böyle olunca; yukarıda değinilen ilke ve olgular gözetilmek suretiyle araştırma ve inceleme yapılması, toplanan ve toplanacak olan delillerin birlikte değerlendirilmesi, ondan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davalı Funda vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22.11.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.