Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1360 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 13289 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ: İSTANBUL 17. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 16/02/2012NUMARASI: 2009/399-2012/45Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi,yıkım ve ecimisil davası sonunda yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süresi içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü.Dava; çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.Mahkemece; elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerinin reddine, ecrimisil isteğinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu tarla vasfındaki, 4.704 m2 yüzölçümündeki 108 ada, 1 parsel sayılı taşınmazın 01/11/1949 tarihli, tesis kadastrosu ile Mustafa bini Abdurrahman Vakfı adına tescil edildiği, anılan taşınmaz vakıf adına kayıtlı iken 28/05/1993 tarihli, tapu tahsis belgesine dayalı olarak bir katlı yığma bina vasfı ile dava dışı Yakup Demir mirasçılarına zilyetliğinin devredildiği, devamında da tapu tahsis belgeli taşınmazın 07/01/1994 tarihli satış vaadi sözleşmesi ile davalıya devredildiği anlaşılmaktadır.Davacı Vakıf; kayden maliki bulunduğu 108 ada, 1 parsel sayılı taşınmazın 208 m²'lik bölümüne davalının haklı ve geçerli bir neden olmaksızın yapılaşmak suretiyle müdahale ettiğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır..Davalı savunmasında, çekişme konusu taşınmazın bir bölümü yönünden dava dışı Yakup Demir mirasçılarına davacı idarece tapu tahsis belgesi ile verildiğini, Yakup Demir mirasçılarından da satış vaadi sözleşmesine dayalı olarak satın aldığını belirterek davaya karşı çıkmıştır.Bilindiği üzere; 3290 Sayılı Yasa ile değişik 2981 sayılı Yasadaki düzenlemeler ile; Hazine, Belediye, İl Özel İdaresine ait veya Vakıflar Genel Müdürlüğünün idare ettiği arsa ve arazilerin üzerine taşınmazda kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan hakları bulunmayan kişilerin yapılanmaları ve gerek taşınmazın niteliği, içinde bulunduğu konum ve gerekse hak sahibi olma bakımından yasanın öngördüğü koşulların gerçekleşmesi halinde, kamu kuruluşunun ilerde imar ve ıslah planları veya kadastro planları belirlenecek alanlarda, planlar gerçekleştikten sonra tapuya dönüştürülmek üzere yapı sahiplerine tapu tahsis belgesi vermeleri öngörülmüş, planların önceden yapılmış olduğu hallerde ise tapu tahsis belgesi yerine doğrudan tapu verilmesine de olanak tanınmıştır. Hemen belirtilmelidir ki, üzerinde yapılaşma bulunan ve yasa hükümleri gereğince özel mülkiyete konu olabilecek ve kişilere devri mümkün olan maliki Hazine, İl Özel İdaresi olan ve İdaresi Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait taşınmazlarda imar ıslah veya kadastro planı henüz yapılmamışsa, bu kamu kuruluşlarınca hak sahibine tapu tahsis belgesi verileceği, imar ve ıslah planı veya kadastro planının yapılması ile sahibine kişisel hak sağlayan tapu tahsis belgesinin tapuya tahvil edileceği ve ilgilisine sicil kaydının devredileceği tartışmasızdır. Diğer taraftan; bir taşınmazla ilgili olarak tapu tahsis belgesi verilebilmesi için, belgeyi verecek merciin taşınmaza müstakilen malik olması gerekmektedir. Öte yandan; tapu tahsis belgesinin, imar affı Yasası hükümleri uyarınca imar ıslah planları yapıldıktan sonra mülkiyet belgesine çevrilmek üzere verilen ve sahibine kişisel hak tanıyan bir belge olduğu, bundan yararlanması gerekli kişinin de münhasıran belge sahibi veya yasal mirasçıları olacağı tapu tahsis belgesini veren merciin taşınmazda bağımsız malik olması gerektiği açıktır.Somut olayda; davalının bayiine tapu tahsis belgesi verildiği, davalının ise tapu tahsis belgesine dayalı olarak taşınmaz adına tahsis edilen dava dışı kişiden satış vaadi sözleşmesi ile taşınmazın zilyetliğini devraldığı, bu durumda davalının Yasada öngörülen kişilerden olmadığı, böylelikle tahsis belgesinin sahibine sağladığı kişisel haktan, davalının yararlanamayacağı, dayandığı tapu tahsis belgesinin hukuken himaye görmeyeceği açıktır.Hal böyle olunca; Vakıflar Genel Müdürlüğünün mülkiyetten kaynaklanan ayni hakkına değer verilerek elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve yasal olmayan gerekçelerle yazılı olduğu üzere karar verilmesi isabetsizdir. Davacı tarafın bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin hacrın temyiz edene geri verilmesine, 06.02.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.