Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 1359 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 13257 - Esas Yıl 2012
MAHKEMESİ : MARMARİS 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 29/03/2012NUMARASI : 2011/233-2012/193Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; arsa vasıflı, 2402 m², yüzölçümündeki, çekişmeli 110 ada, 5 parsel sayılı taşınmazın paylı mülkiyet üzere kayıtlı olduğu, davalıların mirasbırakanı ile davacının, dava dışı kişilerle birlikte taşınmazda paydaş bulundukları görülmektedir. Davacı; miras yoluyla intikal eden çekişmeli taşınmazda 1/3 pay maliki olduğunu, davalıların miras bırakanları S. A.'un ölümünden bu yana, davalıların taşınmazın tamamını tarım ve hayvancılık yapmak ve üzerindeki yapıları kullanmak suretiyle işgal ettiklerini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Gerçekten de; mahkemece yapılan araştırma, inceleme sonucunda davalıların taşınmazın tamamını, üzerindeki yapılarla birlikte kullanmak, semerelerinden yararlanmak suretiyle haksız olarak işgal ettiği benimsenmek ve taşınmazın paylı mülkiyete konu olduğu, davalıların mirasbırakanının da kayden paydaş bulunduğu gözetilmek suretiyle 21.06.1944 tarih, 13/24 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca "davacının payı oranında elatmanın önlemesine" karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davalı tarafın bu yöne değinen temyiz itirazı yerinde değildir. Reddine.Davalının öteki temyiz itirazlarına gelince;Çekişmeli taşınmazın uzun yıllardan beri davalının tasarrufunda bulunduğu ve davalıların kullanımına karşı çıkılmadığı, ihtar ve uyarıda bulunulmadığı anlaşılmaktadır. Öyle ise; davalıların kullanımının muvafakata dayalı olduğu bir başka ifade ile taraflar arasındaki ilişkinin Borçlar Kanunu'nun 299. maddesinde öngörülen (6098 sayılı TBK'nun 379 maddesi) ariyet akdi niteliği taşıdığı kuşkusuzdur. Bilindiği üzere; ariyet akdi sözlü yapılabileceği gibi yazılı da yapılabilir ve aynı zamanda muayyen bir müddet için yapılabileceği gibi aynı Yasanın 303. maddesi uyarınca (6098 sayılı TBK'nun 383. maddesi) gayrımuayyen bir müddet içinde yapılması olanaklıdır. Ariyet veren şeyi, ne müddetini ne de niçin kullanılacağını tayin etmeyerek vermiş ise dilediği vakit geri alabileceği BK'nun 304. maddesi hükmü (6098 sayılı TBK'nun 384. maddesi) gereğidir. Bu durumda dava açılmakla muvafakatin geri alındığı ve BK'nun 304. maddesi (6098 sayılı TBK'nun 384. maddesi) gereğince de akdin feshedildiği kabul edilmelidir. Bu düzenlemeler karşısında davalıları fuzuli şagil olarak kabul etmek olanaksızdır. O halde; haksız işgalcinin (fuzuli şagilin) taşınmazı kullanmasından dolayı ödemekle mükellef olduğu haksız işgal tazminatı niteliğindeki ecrimisilden sorumlu tutulması mümkün değildir.Hal böyle olunca; ecrimisil isteğinin reddine karar verilmesi gerekirken değinilen hususlar gözardı edilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir.Davalı tarafın açıklanan nedenden ötürü temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06.02.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.