MAHKEMESİ : BANDIRMA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 20/03/2014NUMARASI : 2013/242-2014/199Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekilince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ......... raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve pay oranında tescil istemine ilişkindir.Davacı, ortak mirasbırakan babaları R.. S..’ın,1895 ve 58 parsel sayılı taşınmazlarını ölünceye kadar bakma akti ile davalı oğluna temlik ettiğini, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapuların iptali ile miras payı oranında adına tescil istemiştir.Davalı, davaya konu işlemde muvazaa ve mirasçılardan mal kaçırma amacının bulunmadığını, murisin kendisine baktırmak için taşınmazı devrettiğini ve ölünceye kadar murise baktığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, karar davalı tarafından temyiz edilmiştir.Toplanan deliller ve tüm dosya içeriğinden, çekişme konusu 58 parsel sayılı 15.300 m2 büyüklüğündeki tarla vasıflı taşınmaz ile 1895 parsel sayılı 720 m2 büyüklüğündeki avlulu kerpiç ev, samanlık, ahır niteliğindeki taşınmazı mirasbırakan Rıdvan adına kayıtlı iken 25/06/2008 tarih, 6731 yevmiye nolu resmi senetle ölünceye kadar bakıp beslemek ve görüp gözetmek koşulu ile davalı oğlu Arif’e temlik ettiği, mirasbırakanın 30/10/2011 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak eşi Yıldız, davacı kızı Seher, davalı oğlu Arif ve dava dışı kızları Zühal ve Nihal’i bıraktığı anlaşılmaktadır.6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 611. maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir. (818 s. Borçlar Kanunu m. 511). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer (TBK m. 614 –BK m. 514)../..Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz. Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır (TBK m. 19 -BK m. 18). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 1.4.1974 gün ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda uygulama yeri bulur. Mirasbırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.Somut olaya gelince, murisin temlik tarihinde 70 yaşında olduğu, akciğer, prostat ve şeker hastalığının bulunduğu, tüm bakımının davalı tarafından yapıldığı, sık sık davalı oğlu tarafından tedavi için Bursa’ya götürüldüğü, diğer çocuklarının arada sırada ziyaretle yetindikleri, nitekim mirasbırakanın bu bakımdan çok memnun olduğu ve tanıklar huzurunda “..Arif’in bana çok emeği geçti, bu emeğinin karşılığında ona birşeyler vermek istiyorum” şeklinde beyanda bulunduğu, mirasbırakan adına halen tapuda kayıtlı taşınmazlar olduğu, çekişmeli taşınmazların değeri, mirasbırakan adına kayıtlı olanlardan daha fazla ise de makul sınırın aşılmadığı, temlikte amacın mal kaçırmak olmayıp, gerçekten bakılmak olduğu, murisin ölünceye kadar bakım koşulu ile taşınmazı temlik ettikten sonra ölene kadar bakılmadığı iddiası ile bir dava açmadığı, dolayısı ile temlikin muvazaalı olmadığı sonucuna varılmaktadır. Hâl böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.Davalının temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine 24.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.