MAHKEMESİ : KAYNARCA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 29/07/2009NUMARASI : 2008/125-2009/147Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;Davacı Hazine, davalıya ait 1591 parsel sayılı taşınmazın, kıyı kenar çizgisi içinde kaldığını, kıyıların Devletin hüküm ve tasarrufu altında olup, özel mülkiyete konu olamayacağını ileri sürerek tapu iptal ve terkine karar verilmesini istemiştir.Davalı-Davacı, asıl davanın reddini savunmuş, birleşen dava ile çekişme konusu taşınmazın tapusunun iptali halinde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 15.000.TL tazminata karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, 3402 Sayılı Yasanın 5841 Sayılı Yasa ile değişik 12/3. maddeleri uyarınca hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle asıl davanın, birleşen davanın ise asıl davanın sonucuna bağlı olduğu gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.Karar, davacı-davalı Hazine tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava; çekişme konusu 1591 parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı iddiasına dayalı tapu iptal, kayıt terkini, birleşen dava tazminat isteğine ilişkindir. Mahkemece, asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir. Gerçekten de; işin esas?? bakımından 5841 sayılı Yasanın yürürlüğü döneminde asıl davanın hak düşürücü süreden reddedilmiş olması doğrudur. Ancak anılan yasa Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 tarih 2009/31 E. 2011/77 K. sayılı kararı ile iptal edilmiş ve daha sonra karar 23.7.2011 tarihinde resmi gazetede yayımlanarak iptal hükmü yürürlüğe girmiştir.Öyle ise, kesin hüküm halini almamış ve kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eden bu durum karşısında 5841 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca davanın reddine ilişkin olarak kurulan hükmün, verildiği tarih itibarıyla doğru olduğu düşünülse ve ayrıca Anayasanın 153.maddesine göre iptal kararı geriye yürümezse de 10.3.1969 gün ve 1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçe bölümünde belirtildiği üzere iptal, kesin şekilde çözüme bağlanmış uyuşmazlıkları etkilemez ve henüz anlaşmazlık hali devam ediyorsa iptalin kapsamına girer. Öyleyse, davanın hak düşürücü süreden reddine ilişkin kurulan kararın Anayasa Mahkemesi’nin anılan iptal kararından sonra doğru olduğu söylenemez. Zira, kamu düzeninin söz konusu olduğu bütün haller istisnanın kapsamına girer.Hal böyle olunca; işin esasının 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre değerlendirilmesi, davanın kısmen veya tamamen kabulü halinde de, 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasa hükümleri de gözetilerek taraf iddiaları doğrultusunda gerekli araştırma ve inceleme yapılmak suretiyle uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması bakımından karar bozulmalıdır.Tabiidir ki, taşınmazın tamamı veya bir bölümünün kıyıda kaldığı saptanıp sicil kaydının iptaline karar verilmesi halinde tazminat isteğiyle ilgili birleşen davanın çözüme kavuşturulması gerekeceği tartışmasızdır.Davacı-Davalı Hazine’nin temyiz itirazının kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesine göre) HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 22.12.201 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.