Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 13508 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 4074 - Esas Yıl 2013
MAHKEMESİ : MİLAS 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 20/12/2012NUMARASI : 2012/544-2012/755Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar taraf vekillerince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, miras bırakanın çekişme konusu 78 parsel sayılı taşınmazı 04.11.1969 tarihinde 899 parsel sayılı taşınmazı ise 21.08.1974 tarihinde davalı oğluna satış suretiyle devrettiği ve onun adına sicil kaydının oluştuğu anlaşılmaktadır.Davacılar yapılan bu temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlar;davacılardan E...'nin ise dava tarihinde sonra 08.01.2008 tarihli temlikname ile eldeki davadaki tüm hak ve alacaklarını diğer davacı Y...'a devretmiştir.Mahkemece dava konusu 78 parsel yönünden muris tarafında yapılan temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olmadığı belirlenmek ve benimsenmek suretiyle bu parsel yönünde davanın redddedilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur.Davacıların temyiz itirazları yerinde değildir,reddine.Davalının temyiz itirazlarına gelince,davalı savunmasında yargılama sırasında verdiği dilekçelerde murisin sağlığında tüm mirasçılar arasında paylaştırma yaptığını beyan etmiştir.Gerçekten de dosya arasında bulunan ve mirasçılar arasında görülen ve feragat,sulh vs. ile sonuçlanan davalarda muristen bazı taşınmazların mirasçılara devredildiği görülmektedir.Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26.maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.Somut olaya gelince; davalının paylaştırma savunmasının gerçek olup olmadığı mahkemece yeterince araştırılmamış ve açıklığa kavuşturulmamıştır.Hal böyle olunca; miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve hakların araştırılması, taraflar arasında görülen dava dosyalarının titizlikle incelenmesi,tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgeler mercilerinden getirtilmesi, varsa her bir mirasçıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınması, böylece yukarıda değinilen anlamda murisin bir paylaştırma kastının bulunup bulunmadığının açıklığa kavuşturulması, toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru değildir.Davalının, bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.9.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.