Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13446 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 12452 - Esas Yıl 2010





Taraflar arasında görülen davada; Davacı, kayden malik olduğu 2203 ada 10 parsel sayılı taşınmazın, Menderes Asliye Hukuk Mahkemesinin 05.12.2006 tarih, 2005/31 esas, 2006/904 karar sayılı tazminat talepli dava dosyasından verilen karara istinaden tapusunun iptal edilerek Hazine adına tescil edildiğini öğrendiğini, sözkonusu dava dosyasında taraf olmadığını, mahkeme kararında açıkça maddi hata yapılarak tazminat konusunda karar verilmesi gerekirken tapu iptal ve tescile karar verildiğinin belirtildiğini ileri sürerek, tapu iptali ve tescile karar verilmesini istemiştir. Davalı, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, dava konusu taşınmazla ilgili kesinleşmiş karar bulunduğu gerekçesi ile açılan davanın reddine, davacının Menderes Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/31 Esas ve 2006/904 sayılı kararı aleyhine yargılamanın iadesi yolunu talep etmekte muhtariyetine karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi Gamze Ünal'ın raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR- Dava, tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir. Mahkemece, kesin hükümden bahisle davan??n reddine karar verilmiştir. Bilindiği üzere; maddi anlamda kesin hüküm, yargısal (kazai) kararlara tanınan yasal gerçeklik (hakikat) vasfıdır. Bu vasıf yargısal (kazai) kararların gerçeğe (hakikata) uygun olarak verildiğinin kabul edilmesini zorunlu kılar.Kesin hüküm kuralı, haklı ve adil kararların korunması yanında, kişiler arasındaki çekişmelerin sonsuza dek davam etmesini önlemek, toplumun istikrar ve düzenini sağlamak, hukukun ve yargının güvenirliğini korumak amacıylada kabul edilmiştir.Bütün yasal yollar kapandıktan ve verilen hüküm kesinleştikten sonra, aynı davanın tekrar yargı önüne getirilmesi, toplumda sonu gelmeyen çekişmelere, huzursuzluklara, istikrarsızlıklara, kazanılmış hakların her zaman ortadan kaldırılabileceği endişesine neden olur.Çelişkili kararların çıkmasına sebebiyet verir.Bu itibarla, tarafları,mevzuu ve sebebi aynı olan Devletin iştiraki, hakimin tarafsız araştırması ve iradesi ile kurulan, tüm yasal yollardan geçmek suretiyle; diğer bir anlatımla şekli yönüyle de kesinleşen önceki hükmün korunmasında kamunun büyük yararı bulunmaktadır.Hukukumuzda kamu düzeninden sayılan ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 237.maddesinde düzenlenen kesin hüküm tarafların anlaşmaları ile ortadan kaldırılamadığı gibi, mahkemece kendiliğinden (resen) gözönünde tutulur. Düzenlediği hak ve çıkar ilişkileri yönünden yasal gerçeklik (hakikat) sayıldığından taraflarını bağlar. Somut olaya gelince; öncesi Hazineye ait 1541 sayılı parselin ifrazından oluşan çekişme konusu 2203 ada 10 parsel sayılı 209 m²² yüzölçümündeki taşınmazın 24.12.1992 tarihinde 2981 ve 775 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca Bekir Uyanık'a temlik edilmiş, O'da 25.11.2004 tarihinde eldeki davanın davacısı M…….. G………'e satmış ve M…….. adına aynı tarihte tapuda kaydı yapılmıştır. Hazinenin 10.1.2005 tarihinde Menderes Asliye Hukuk Mahkemesinde eski kayıt maliki Bekir aleyhine taşınmazın temliki koşullarını taşımadığı halde kendisine devredildiğini, ancak O'nun tarafından da davalıya temlik edilmesi nedeniyle taşınmazın bedelinden kaynaklanan tazminat isteğiyle açmış olduğu dava 5.12.2006 tarih 2005/31 Esas ve 2006/904 sayılı kararla kabul edildiği, ancak tazminatın hüküm altına alınması gerekirken istek dışına çıkılarak hataya dayalı olarak davada yer almayan kayıt maliki M……..'ın üzerindeki tapu kaydının iptali ile Hazine adına yazılmasına karar verilmiş ve anılan kararın 25.4.2007 tarihinde kesinleşmesini takiben eldeki davanın davacısı M...... üzerindeki sicilin silinerek Hazine adına yazıldığı, eldeki davanın da bu gerekçelerle M...... tarafından açıldığı görülmektedir. Hemen belirtilmelidir ki, Hazine'nin Menderes Asliye Hukuk Mahkemesinde taşınmazın önceki maliki aleyhine açtığı dava tapu iptal ve tescil olmayıp tazminat isteğine ilişkindir. Davanın açıldığı tarihte taşınmazın maliki Bekir değil, M......'tır. M...... aleyhine de açılmış bir iptal ve tescil davası bulunmamaktadır. O halde, taşınmazın temlik tazminat davasının açıldığı tarihten sonra değil önceki tarihi taşıdığından Bekir aleyhine verilip kesinleşen davada kayıt maliki M......'ın Bekir'in halefi olduğu düşünülemez ve Bekir aleyhindeki kararın M......'ı bağlayacağı da kabul edilemez. Kaldı ki, istek olmadığı halde istek dışına çıkalarak davada yer almayan M......'a ait sicil kaydının kararla hataen iptal edilmesi ve infaz kabiliyeti olmadığı halde yine hataen Hazine adına sicil oluşturulması yolsuz tescil niteliğinde olup, hukuken değer taşımaz. Öyleyse, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde eldeki dava ile Menderes Asliye Hukuk Mahkemesine ait 5.12.2006 tarih 2005/31 Esas, 2006/904 sayılı kararında kesin hükmün koşullarından olan taraf ve sebep birliğinin varolmadığı tartışmasızdır. Öte yandan, o davada taşınmazın aynına yönelik bir istek bululunmadığına, oradaki isteğin taşınmazın satışından kaynaklanan tazminata ilişkin bulunduğuna göre konu birliğinden de söz edilemez. Mahkemece, önceki davada dava dışına çıkılarak iptal ve tescile hükmedilmesi esasen yok hükmünde olan bir karar niteliğini taşıdığından değer izafe edilemez. Hal böyle olunca, tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda delillerinin toplanarak işin esası bakımından bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve yasal olmayan gerekçelerle yazılı olduğu üzere karar verilmesi isabetsizdir. Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.12.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.