Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13417 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 13069 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : GEBZE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 20/04/2012NUMARASI : 2011/419-2012/206Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi,ecrimisil,eski hale getirme veya bedelinin tahsili davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı Ö... A... İnşaat Taahhüt Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi vekilince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, çaplı taşınmaza el atmanın önlenmesi,ecrimisil,eski hale getirme veya bedelinin tahsili isteklerine ilişkindir.Mahkemece, kısa kararda elatmanın önlenmesi isteğinin kabulü,eski hale getirme bedelinin tahsili isteğinin reddi,ecrimisil isteğinin kısmen kabulü yönünden hüküm kurulmuş; gerekçeli kararda ise bunların yanında eski hale getirme isteğininkabulüne de karar verilmiştir.Bilindiği üzere, tarafların tüm delilleri toplanıp tetkik edildikten ve HUMK.'nun 376. (HMK. 186) maddesine göre son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, aynı yasanın 388. (HMK. 297) maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 389. (HMK. 297) maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Ne var ki, uygulamada söz konusu yasanın 38l. maddesinin son fıkrasının getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır. İşte bu gibi hallerde HUMK.'nun 389. (HMK. 297) maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren, tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili bulunması yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasa'nın 141. maddesi ve HUMK.'nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. Somut olayda, değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek kısa kararda yalnızca elatmanın önlenmesi isteğinin kabulü,eski hale getirme bedelinin tahsili isteğinin reddi,ecrimisil isteğinin kısmen kabulü yönünden hüküm kurulmuş; gerekçeli kararda ise bunların yanında eski hale getirme isteğinin kabulüne de hükmedilmesi suretiyle kısa karara çelişkili biçimde gerekçeli karar yazılması doğru değildir.Hal böyle olunca, 10.04.1992 gün, 1992/7 Esas, 1992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır. Kabule göre de; davacının dava dilekçesinde ecrimisil ve eski hale getirme veya eski hale getirme bedelinin tahsili istekleri yönünden dava değerini göstermişken elatmanın önlenmesi isteği bakımından bir değer belirtmediği anlaşılmaktadır.Hemen belirtilmelidir ki; iddianın içeriği ve ileri sürülüş biçiminden davanın taşınmaz malın aynına ilişkin olduğu ve konusunu oluşturan hakkın para ile değerlendirilmesinin mümkün bulunduğu açıktır. Bu tür bir davada, HUMK'nun 413 ve 492 Sayılı Harçlar Kanununun 16.maddesi uyarınca dava değerinin ve buna göre alınacak harcın elatılan yerin değeri ile talep edilen ecrimisil toplamından elatmanın önlenmesi isteğinin yanında eski hale getirme veya bedelinin tahsili isteği de varsa dava değeri elatılan yerin değeri ile eski hale getirme veya bedelinin tahsili değerinin toplamından (4.3.1953 tarih 10/2 Sayılı İ.B.K.) ibaret olacağı kuşkusuzdur.Öte yandan, Harçlar Kanunu harç alınması veya tamamlanmasını yanların isteklerine bırakmamış, değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re'sen) gözetilmesini ve harcı yatırılmaması halinde de ne gibi bir mukteza tayin edileceğini 30. ve 32.maddelerinde hükme bağlamıştır.Hal böyle olunca, dava dilekçesinde elatmanın önlenmesi isteğiyle ilgili olarak davacı tarafından bir değer belirtilmediği gözetilmek suretiyle, davacıya bu istek bakımından dava değeri sorularak, açıklattırılıp, belirtilecek değere göre harç ikmali yaptırılması keşif yapılarak gerçek dava değerinin tespiti halinde ise, bakiye harcın tahsil edildikten sonra işin esasına girilmesi, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması da doğru değildir. Davalı Ö... A... İnşaat Taahhüt Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi vekilinin temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.09.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.