Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13402 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 6227 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ : ANKARA 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 19/01/2012NUMARASI : 2009/215-2012/12Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, 28041 ada 1 parsel sayılı taşınmazda paydaş iken paylarının yasaya ve hukuka aykırı biçimde bedelsiz olarak kamuya terkettirildiğini ileri sürüp, terk işleminin ve tapunun iptali ile tekrar malikleri adlarına tesciline, talebin yerinde görülmemesi halinde, taşınmazın bedelinin kendilerine payları oranında ödenmesine karar verilmesini istemişlerdir.Davalılar, davaya idari yargıda bakılması gerektiğini bildirip davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, uyuşmazlık mahkemesinin 03.05.2010 tarih ve 2009/185 esas 2010/104 sayılı kararı da nazara alınarak dava konusu uyuşmazlığın idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, belediye encümeninin bedelsiz devir kararının iptali ile birlikte açılan, ikrah hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat istemine ilişkindir. Davacılar vekili; müvekkillerinin Ankara İli Çankaya İlçesi, A... Mahallesi, ... ada 1 parsel sayılı taşınmazda payları oranında malik bulunmakta iken gayrimenkullerinin kanuna ve hukuka aykırı bir şekilde davalılara bedelsiz olarak terk ettirildiğini, anılan ada ve parsellerin imar düzenlemesi sonrasında % 35 (DOP) düzenleme ortaklık payı dışında, bir kısım kamu hizmetlerine tahsis edilmek amacı için kullanılmak üzere % 28'den başlayıp değişik oranlarda kesinlen kamu ortaklık paylarının (KOP) bileşiminden oluştuğunu, ancak ikinci kez kesinti yapmak suretiyle oluşturulan bu kamu ortaklık paylarının imar mevzuatına aykırı olduğunu, davalı idarenin kendilerini bedelsiz olarak terke zorladığını, söz konusu işlemlerin mutlak butlanla batıl olup geçersiz olduğunu, ikrahın unsurlarının mevcut olduğunu, yapılan ya da başka bir ifade ile yapılmaya zorlanan işlemin tamamen hukuka aykırı olduğunu belirterek, mezkur taşınmazın bedelsiz terke zorlanılan müvekkillerin paylarına ilişkin işlemin ve tapusunun iptali ile tekrar adlarına tesciline, olmadığı takdirde terditli olarak tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı Çankaya Belediye Başkanlığı vekili; müvekkili idareye karşı idari yargı yerinde iptal veya tam yargı davası açılması gerektiğini ileri sürerek davanın görev yönünden reddini ve ayrıca müvekkili idarenin iş bu davada sıfatı bulunmadığından bu yönden de davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Davalı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekili; bu davanın görevli yargı yeri olan idari yargıda görülmesi gerektiğini, öncelikle yargı yolu itirazında bulunduklarını, ayrıca davacıların taleplerinin yerinde olmadığını ileri sürerek reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın bulunduğu alandaki uygulama imar planının kesinleştiği, davacıların anılan taşınmazdaki paylarını konut parselindeki emsalde artış yapılması nedeniyle kendi istekleri ile bedelsiz kamuya terk ettikleri, davacıların maliki oldukları taşınmaza ilişkin bu davanın konusunun tapu kaydının dayanağı olan imar ve parselasyon planlarının idarenin kamu hukukuna ve kamu gücüne dayanarak resen ve tek yanlı tesis ettiği idari işlem olduğu ve buna dayalı olarak tapu kaydının oluşturulduğu, bu işlemlerden doğan zararın tazmini için açılan davanın 2577 sayılı Kanun ile imar mevzuatı hükümleri çerçevesinde idari yargı yerince çözümlenmesi gerektiği, benzer bir davada Uyuşmazlık Mahkemesinin 03/05/2010 tarih ve 2009/185 esas 2010/104 sayılı kararı ile davanın çözümünde idari yargının görevli olduğuna karar verdiği açıklanarak, dava konusu uyuşmazlığın idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiğinden ve yargı yolu kamu düzenine ilişkin olup davanın her aşamasında gözetileceğinden davanın yargı yolu caiz olmaması sebebiyle reddine karar verilmiştir.Dosya kapsamına göre somut olayda, Dikmen Batı Yakası İmar Planı değişikliği Çankaya Belediye Meclisinin 08.05.1995 gün ve 227 sayılı kararı ile uygun görülmüş, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığınca da 02.11.1995 tarihinde onaylanmış, uygulamaya esas 81156 nolu parselasyon planının tamamlanması Çankaya Belediye Encümeninin 28.05.1998 tarih ve 2368 sayılı kararı ile onaylanmış olup buna göre dava konusu olan ve imarın 28041 ada 1 sayılı parselinin park ve spor alanı olarak ayrıldığı anlaşılmıştır.İdarece; ilk ıslah planları ile planlama bölgelerinden yapılan DOP kesintisinin yaklaşık % 25 oranında olduğu, ikinci defa plan yapılması ile oluşturulan sosyal donatı alanlarının, yeşil alanların ve ulaşım sisteminin oluşturulması için yeniden DOP kesilemeyeceği ya da % 35 in altında alınan bu oran tamamlanamayacağı için Kamulaştırma Ortaklık Payı (KOP) olarak kesinti yapılmasının kaçınılmaz olduğu, dolayısıyla kamu adına ayrılacak bu alanların oluşturulması için yapılacak ek kesintinin % 21 oranında olduğundan bahisle; ikinci bir defa oluşacak bu kaybın karşılığını oluşturmak amacıyla yeni imar şartlarının % 20 oranında arttırıldığı, bu durumda ikinci defa bir kesinti olması halinde bile ıslah planları ile hak edilen inşaat alanında bir azalma oluşmayacağı, ilk yapılan ıslah planlarında Emsal%1.40 iken bu defa E%1.80 olduğu, ayrıca kamulaştırılacak alan olan bu ikinci kesintinin Belediyeye bedelsiz terk edilmesi halinde ise Emsal % 2.00'ye varan yüksek inşaat artışlarının verildiği; parsel hissedarlarının söz konusu % 21'lik terke zorunlu bırakılmadığı ifade edilmiştir.Tescil istem belgelerine göre, davacılar ile birlikte bir çok kişi, taşınmazlardaki paylarını 81156 nolu Belediye İmar Planı gereğince kamuya bedelsiz olarak terk ettikleri ve buna göre tapu kayıtları oluştuğu görülmüştür.3194 sayılı İmar Kanununun 18. maddesi 1 ve 2.fıkraları; "İmar hududu içinde bulunan binalı veya binasız arsa ve arazileri malikleri veya diğer hak sahiplerinin muvafakatı aranmaksızın, birbirleri ile, yol fazlaları ile, kamu kurumlarına veya belediyelere ait bulunan yerlerle birleştirmeye, bunları yeniden imar planına uygun ada veya parsellere ayırmaya, müstakil, hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre hak sahiplerine dağıtmaya ve re'sen tescil işlemlerini yaptırmaya belediyeler yetkilidir. Sözü edilen yerler belediye ve mücavir alan dışında ise yukarıda belirtilen yetkiler valilikçe kullanılır. Belediyeler veya valiliklerce düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların dağıtımı sırasında bunların yüzölçümlerinden yeteri kadar saha, düzenleme dolayısıyla meydana gelen değer artışları karşılığında "düzenleme ortaklık payı" olarak düşülebilir. Ancak, bu maddeye göre alınacak düzenleme ortaklık payları, düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların düzenlemeden önceki yüzölçümlerinin yüzde kırkını geçemez." hükmünü içermektedir.11.02.1959 gün ve E:1958/17, K:1959/15 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının 1.bendinde açıkça ifade edildiği gibi; bir kamu kurumu tarafından verilen kararlar üzerine plan ve projesine göre bir yol yapılması dolayısıyla evinin duvarı yıkılan veya bodrumunu sel basan, su tesisinin bozukluğu yahut bakımındaki ihmal yüzünden tarlasını sular basıp, tarlası kullanılamaz hale gelen kimsenin uğradığı zararlar gibi zararlar, idari kararın ve fiilin neticesinde meydana gelen zararlardır.Zira bir kamu kurumunun görevlerinden olan bir işi yapmayı kararlaştırması idari bir işlem ve karar olduğu gibi, bu kararı yerine getirmek üzere plan ve projeler yapıp, o plan ve projeler gereğince işi görmesi de kararın neticesi olan birer idari eylemdir. O halde idari işlem ve kararların iptaline ilişkin davaların iptal davası; bu fiillerden doğan zararların ödettirilmesi istekleri, 2557 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2.maddesi hükmünce bir tam yargı davası olduğu ve bu davalara bakma görevinin idari yargı yerlerine ait olduğu kuşkusuzdur.Kısaca; 11.02.1959 gün ve 17/15 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında, kamu kuruluşlarının verdikleri kararlar sonunda plan ve projelerine uygun olarak tesisler yaptırmış olmaları ya da bu tesisleri kullanmaları yahut tesislere bakmaları nedeniyle kişilerin uğramış oldukları zararların ödetilmesine ilişkin davalar idari davalardan olduğu gibi, idarece burada tesis edilen plan, proje yada işlemin iptali talepleri ile ilgili davalarda da idari yargının görevli olduğu benimsenmiştir.Davacıların maliki oldukları taşınmaza ilişkin bu dava tapu kaydının dayanağı imar ve parselasyon planları idarenin kamu hukukuna ve kamu gücüne dayanarak resen ve tek yanlı tesis ettiği idari işlemlerdendir. Buna dayalı olarak tapu kaydı oluşturulmuştur. Eldeki davanın bir kısmı bu işlemlerin iptali ve terditli olarak ta bu işlemden doğan zararın tazmini için açılmıştır. Anayasa'nın 125/son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü bulunduğu kurala bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesi gereğince idari eylem ve işlemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılan tam yargı davalarının, idari dava türleri arasında sayılmıştır. Bu hükümleri çerçevesinde eldeki dava değerlendirildiğinde, idari işlemin iptali ve tazminat talebine ilişkin uyuşmazlığın idari yargı yerince çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmaktadır. Öte yandan, benzer bir davada Uyuşmazlık Mahkemesi 03/05/2010 tarih ve 2009/185 esas 2010/104 sayılı kararı ile davanın çözümünde idari yargının görevli olduğuna karar vermiştir. Ne var ki, davacı dava dilekçesinde hem tapunun oluşumuna esas olan idari işlemin iptalini istemiş, hem de bu tapu kaydının iptali ile düzeltilerek adına kaydedilmesini istemiştir. İdari Yargılama Usulü Kanununda idari yargıda açılacak davalar sayılırken bunların arasında tapu iptali ve tescil davalarına yer verilmemiştir. Bu nedenle davacının açtığı tapu iptali ve tescil davasının adli yargıda görülmesi ve çözüme kavuşturulması gerekir. Hal böyle olunca;1-) Açılan idari işlemin iptali davasının idari yargıda görülmesi gerektiğinden, yargı yolu bakımından görevsizlik kararı verilmesi doğrudur. Davacı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının reddi ile hükmün bu kısmının ONANMASINA,2-) Davacı tarafından açılan tapu iptali ve tescil davası yönünden HMK'nun 166. maddesi gereğince ayırma kararı verilerek ayrı bir esasa kaydedilip davaya adli yargıda devam edilmesi gerektiğinin düşünülmemesi isabetsizdir. Davacı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının kabulu ile bu yönden hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20.11.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.