Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1338 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 13493 - Esas Yıl 2009





MAHKEMESİ: TRABZON 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 14/05/2008NUMARASI: 2007/35-2008/96Taraflar arasında görülen davada;Davacı, kayden maliki olduğu bağımsız bölümün uzun süredir davalı tarafından işgal edildiğini ileri sürüp, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğinde bulunmuştur.Davalı, çekişmeli yeri, taraflar arasında düzenlenen 17.12.1991 tarihli harici satış sözleşmesi gereğince davacıdan satın aldığını ve satış bedelini ödemesine rağmen davacının tapuda devir işlemini gerçekleştirmediğini, kullanımının haksız olmadığı gibi karkas olarak aldığı dükkanın içerisini de kendisinin yaptırdığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davalının, dava konusu taşınmazda, faydalanmasını haklı kılacak ölçüde mülkiyet ya da kiracı sıfatı gibi davacıyla aralarında bir ilişki olduğunu ispatlayamadığı ve davacının davasında haklı olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .. .... raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Çekişmeli 111 nolu parseldeki A blok 1.kat 10 bağımsız bölüm nolu taşınmazın davacıya ait olduğu kayden sabittir.Davacı, maliki olduğu taşınmazın davalı tarafından uzun süredir işgal edildiğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Ne varki, dava dilekçesinde sadece ecrimisil isteği yönünden değer bildirildiği, elatmanın önlenmesi isteği yönünden bir değer bildirilmediği ve çekişmeli taşınmazın değerinin keşfen de belirlenmediği, sadece ecrimisil yönünden harç alınmak suretiyle neticeye gidildiği görülmektedir.Hemen belirtilmelidir ki, elatmanın önlenmesi isteğinin taşınmaz malın aynına ilişkin olduğu ve konusunu oluşturan hakkın para ile değerlendirilmesinin mümkün bulunduğu açıktır. Bu tür bir davada, HUMK.' nun 413 ve 492 sayılı Harçlar Kanununun 26, 27, 28, 30 ve 32 maddelerinin öngördüğü işlemin yerine getirilmesi ve gerekli olan harcın alınması zarureti vardır.Bilindiği üzere, Harçlar Kanunu harç alınmasını veya tamamlanmasını yanların isteklerine bırakmamış; değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re' sen) gözetilmesini hükme bağlamıştır. 492 Sayılı Kanunun 32.maddesinde ise yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağı vurgulanmış, 30.madde hükmünde de " ... muhakeme sırasında tespit olunan değerin dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa yalnız o celse için muhakemeye devam olunur; takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. HUMK.'nun 409.maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır." düzenlemesine yer verilmiştir. Oysa, mahkemece değinilen ilkeler ve düzenlemeler gözetilmeksizin ayrıca öngörülen usulü işlemler gerçekleştirilmeksizin sonuca gidilmiştir. Öyleyse, elatmanın önlenmesi isteği yönünden yazılı olduğu üzere verilen kararın yasal olduğu söylenemez.Kabule göre de, çekişme konusu bağımsız bölümün davacı tarafından davalıya haricen satıldığı yazılı harici satış sözleşmesi ve diğer delillerle belirlenmesine karşın, davalı tarafından ödenen harici satış bedeli belirlenerek bu bedel üzerinden davalı yararına hapis hakkı tanınmak suretiyle elatmanın önlenmesine karar verilmesi ve davalının ecrimisilden sorumlu tutulmaması gerekirken, mutlak elatmanın önlenmesine ve ecrimisilin kısmen kabulüne hükmedilmiş olması da 1940 tarih 2/77 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince doğru değildir.Hal böyle olunca, elatmanın önlenmesi isteği yönünden davacı tarafından bir değer belirtilmediği gözetilmek suretiyle mahkemece davacıdan bu istek bakımından dava değeri sorularak açıklattırılması, bu değere davalının itiraz edilmesi halinde taşınmazın değerinin keşfen belirlenmesi ve saptanacak değeri üzerinden yukarıda açıklandığı şekilde işlem yapılması, ondan sonra bir hüküm kurulması gerektiği halde yazılı şekilde sonuca gidilmesi doğru olmadığı gibi; davalı yararına hapis hakkı tanınmak suretiyle elatmanın önlenmesine ve ecrimisil isteğinin de reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması da isabetsizdir.Davalının; temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.2.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.