MAHKEMESİ : GÜLŞEHİR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 22/01/2010NUMARASI : 2003/333-2010/8Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, 176 ada 62 ve 154 ada 2 parsel sayılı taşınmazların kadastro tespitinde davalı adına tespit ve tescil edildiğini, ancak anılan taşınmazların ortak miras bırakan Y.E.'a ait olup mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak kadastro tespiti ile davalı olan murisin 2. eşi adına tescil edildiğini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile muris Y.mirasçıları adına tescil olmazsa tenkis isteminde bulunmuşlardır. Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, olayda 01.04.1974 tarih ve ½ sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama olanağının bulunmadığı ve miras bırakanın bağışına değer verilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil yada tenkis isteklerine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu 176 ada 62 ve 154 ada 2 parsel sayılı taşınmazların kadastro tespitleri sırasında senetsizden davalı adına tespit ve tescil edildikleri anlaşılmaktadır. Tapusuz taşınmazlar menkul niteliğinde olup, satış ve bağışlanmasına ilişkin sözleşmeler herhangi bir şekle tabi bulunmamaktadır. Tapusuz taşınmazlar üzerindeki zilliyetlik hakkının devredilmesi şekle tabi olmadığından, gizlenen bağış akdi de geçerlidir ve bu tür olaylarda 01.04.1974 tarih ve ½ sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri yoktur. Bu durumda, davacının iptal-tescil isteğinin reddedilmesi doğrudur. Davacının, bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine.Ne varki, davada iptal tescil isteği yanında tenkis talebi de mevcuttur. Bilindiği üzere; tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (tebberru) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul;miras bırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik ) dışı terekenin tümü ile bilinmesiyle mümkündür.Tereke miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu mameleki kıymetler ile, iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Miras bırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin bir aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tesbiti gerekir. (MK.565) Miras bırakanın Medeni Kanunun 564. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve subjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira, tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedelenen kastının varlığından söz edilemez. Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya Medeni Kanunun 565. maddesinin 1,2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken Medeni Kanunun 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirascılardan ise aynı kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir. Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (SABİT TENKİS ORANI) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (MK.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir. Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihinin kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca sür'atle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, tercih hakkının kullanıldığı gündeki fiatlara göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmelidir. Ancak, somut olayda tenkis isteği bakımından bir araştırma yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler gözetilmek suretiyle gerekli araştırmanın yapılması, koşulların bulunduğunun saptanması halinde tenkise hükmedilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek, yazılı olduğu şekilde karar verilmiş olması doğru değildir. Davacıların, temyiz itirazları değinilen yön itibariyle yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.01.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.