Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13305 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 9756 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : TİRE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 11/12/2012NUMARASI : 2010/442-2012/469Yanlar arasında birleştirilerek görülen el atmanın önlenmesi ve yıkım davası sonunda, yerel mahkemece asıl ve birleşen davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, çaplı taşınmaza el atmanın önlenmesi ve kal isteklerine ilişkindir. Davacı 01.09.2010 tarihli dilekçe ile; kayden malik olduğu 154 ada 4 parsel sayılı taşınmazın bir bölümüne İ... A... Tarafından inşaat yapılmak suretiyle müdahale edildiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve eski hale getirme isteklerinde bulunmuştur.Birleşen dosyada ise; İ...'ın el attığı yeri İ... U...'a haricen sattığını, İ...'inde haksız müdahalesinin devam ettiğini ileri sürerek el atmanın önlenmesi ve yıkım isteğiyle İsmail aleyhine de dava açmıştır. Mahkemece, asıl ve birleşen davanın kabulüne, davalıların, kayden davacıya ait adına 154 ada 4 parsel sayılı taşınmazın bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen 5.8.2011 tarihli rapor ekindeki krokide D ve E ile işaretlenen kesimlerine yönelik haksız el atmalarının önlenmesine karar verilmiştir. Bilindiği üzere; gerek davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 1086 sayılı yasanın 388. ve gerekse bu yasayı yürürlükten kaldıran 6100 sayılı yasanın 297. maddesinde hükmün kapsamı açıkça belirtilmiştir.Hemen belirtelim ki, 6100 sayılı HMK'nun 297/1-c fıkrasında (1086 sayılı HUMK'nun 388/3), hükmün, tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri içermesi gerektiği; aynı maddenin 2. fıkrasında ise (1086 s. HUMK'nun 388/son) hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu ifade edilmiştir . Yine aynı kanunun 298/2. fıkrasında (1086 s. HUMK'nun 388/son), gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı belirtilmiştir.Somut olayda, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde mahkemece bir hüküm kurulmadığı, kısa kararda “ Davanın kabulüne, davalının 5.8.2011 tarihli bilirkişi raporuna ekli krokisinde belirtilen D ve E harfli kısımlara haksız el atmasının önlenmesine sair hususların gerekçeli kararda belirtilmesine” hükmedildiği gerekçeli kararda ise asıl ve birleşen dava dosyaları hakkında ayrı ayrı hüküm kurulduğu, ancak kısa kararda asıl dava ve birleşen davadan hangisinin kabulüne karar verildiğinin belli olmadığı açıktır.Bu hali ile kararın yukarıda açıklanan maddelere uygun biçimde oluşturulduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.Davalıların, bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile yerel mahkeme kararının (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer konuların bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.9.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.