Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13303 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 11883 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : BEYKOZ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 19/12/2012NUMARASI : 2012/336-2012/705Yanlar arasında görülen el atmanın önlenmesi ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava, çaplı taşınmaza el atmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davalının tapu kayıt malikleri ile kira sözleşmesi yapmadan çekişmeli taşınmaz üzerine baz istasyonu kurduğu gerekçesiyle el atmasının önlenmesine ve 2.000.-TL ecrimisilin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının temyize konu davayı İstanbul Adliyesinde açtığı, İstanbul 12. Asliye Hukuk Mahkemesince 22.11.2011 gün 2011/444-685 sayılı karar ile davanın mülkiyete ilişkin olduğu, taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle yetkisizlik kararı verildiği, kararın temyiz edilmeksizin kesinleşmesi üzerine dava dosyasının Beykoz 2.Asliye Hukuk Mahkemesine gönderildiği, mahkemece , davalı vekillerinden H... U... K...'a gönderilen duruşma gününü bildirir davetiyenin sekreter Ebru Aktaş'ın beyanına göre muhatabın ayrıldığı yönündeki açıklama ile mahkemeye iade edildiği, davalının M... İ... ve T... G... isimli avukatlarının da bulunduğu halde mahkemece davalıya duruşma gününü bildirir davetiye tebliğ edilmeden yokluğunda keşif ve duruşma yapılıp yazılı şekilde sonuçlandırıldığı , davalının Av. H... U... K...'ın vekillikten ayrıldığını, diğer vekillere tebligat yapılması gerektiğini, savunma hakkının kısıtlandığını belirterek temyiz isteğinde bulunduğu dosyadaki tebligat evrakları ve diğer belgelerden taraf teşkili konusunda gerekli dikkat ve özenin gösterilmediği, yargılamanın davalının yokluğunda yapıldığı ve davalının Beykoz adliyesinde görülen davadan haberdar olmadığı, böylelikle savunma hakkının kısıtlandığı anlaşılmaktadır.Hemen belirtilmelidir ki, yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi davanın süratle sonuçlandırabilmesi, öncelikle tarafların yargılama gününden haberdar edilmesi ile mümkündür. Kişinin, hangi yargı merciinde duruşmasının bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilebilmesi, usulüne uygun olarak tebligat yapılması ile sağlanabilir. 6100 sayılı HMK’nun 27. maddesi (1086 sayılı HUMK' nun 73. maddesi) hükmünde çok açık bir şekilde vurgulanan temel kurala göre, mahkeme, tarafları dinlemeden, onları, iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usulüne uygun olarak davet etmeden hükmünü veremez. Bu bakımdan davetin ve bunun yazılı şeklinin (davetiyenin) davadaki önemi büyüktür.Öte yandan, tebligatın nasıl ve kimlere yapılacağı adres araştırması ve tespitinin yöntemi 7201 sayılı Tebligat Kanununda gösterilmiş, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 48 ve diğer maddelerinde de adres bilgilerinin tutulması, güncellenmesi ve kullanılması ile ilgili hükümler öngörülmüştür.Öncelikle, yasaya uygun biçimde taraf teşkilinin tamamlanmasından sonra işin esasına girilmesi, deliller toplanarak bir sonuca ulaşılması asıldır. Değinilen işlemleri nedeniyle tebligat, bilgilendirme yanında, belgelendirme özelliği de bulunan bir usuli işlemdir. Tebliğ ile ilgili Tebligat Kanunu ve Tüzük hükümleri şeklidir. Bu nedenle, tebligata ilişkin yasal hükümlerin gözden uzak tutulmaması ve uygulanması zorunludur.Hal böyle olunca, yukarıda belirtilen işlemler yapılmaksızın ve ilkeler gözardı edilerek sonuca gidilmiş olmasının doğru olduğu kabul edilemez. Esasen, taraf teşkilinin sağlanması Anayasanın 90/son maddesi delaletiyle AİHS’nin 6. maddesi hükmü uyarınca adil yargılanma hakkının da bir gereğidir. Bu durumda dava dilekçesinin tebliğinin yöntemine uygun olduğu söylenemez.. Bunun sonucu olarak davalının eldeki davada savunma hakkını kullanamadığı ortadadır.O halde; mahkemece davalıya usulüne uygun olarak duruşma gününün tebliğ edilmesi, taraf teşkili sağlandıktan sonra yanların gösterecekleri kanıtların toplanması ve olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken usulsüz tebligat ile yetinilip yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.Davalının bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer konuların bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.09.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.