Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13301 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 9743 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : ANKARA 22. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 25/12/2012NUMARASI : 2012/82-2012/571Yanlar arasında görülen tapu iptali tescil ve alacak davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Dava , tapu iptali tescil olmadığı takdirde bedel isteklerine ilişkindir. Mahkemece, 5.4.2012 tarihli ibraname altındaki imzanın davacı tarafından ikrar edildiği ve ibraname içeriğinde açıkça davaya konu alacağın tamamen ve eksiksiz olarak alındığı belirtildiğinden ibranamenin geçerli kabul edilmesi gerektiği ve ibraname tarihi itibariyle davanın konusuz kaldığı gerekçesiyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının kayden malik olduğu 28316 ada 10 parsel sayılı taşınmazdaki 10 nolu bağımsız bölümün İ... G... E...'na satılması ve .bedelinin kendisine ödenmesi yönünde davalılardan A... S...'ya 20.03.2009 tarihinde vekaletname verdiği, A...'in aynı tarihte taşınmazı diğer davalı İ...'a satış suretiyle temlik ettiği, davacının 10.02.2012 tarihli dilekçe ile; satış bedelinin kendisine ödenmediğini ileri sürerek, vekalet görevinin kötüye kullan??lması hukuksal nedenine dayalı olarak tapu iptali tescil, aksi takdirde 50.000 TL bedel isteğiyle eldeki davayı açtığı, davanın devamı sırasında 05.04.2012 tarihinde davacının “28316 ada 2 parseldeki 10 ve 14 nolu bağımsız bölümlerle ilgili alacaklarını eksiksiz aldığından 10 nolu daire ile ilgili 22.AHM'deki 2012/82 Esas, 14 nolu daire ile ilgili 14.AHM'deki 2012/87 Esas sayılı tapu iptali ve tescil davalarından feragat ettiği, davalıları kesin olarak ibra ettiği “ açıklamasını içerir ibraname verdiği, davacının 17.10.2012 tarihli oturumda imzalı beyanında; 5.4.2012 tarihli ibranamenin altındaki imzanın kendisine ait olduğunu, İ... G... E...'nun eski ortağı olduğunu, ayın onunda hak ediş geliyor, hesabına yatıracağım zaten 8000 TL üzerinin banka kanalıyla ödenmesi gerektiğini belirtmesi üzerine sözüne güvenerek ibranameyi imzaladığını , ancak davalılardan halen para almadığını belirttiği anlaşılmaktadır.Davacı vekili tarafından dosyaya sunulan 03.12.2012 havale tarihli dilekçede, ibranamenin müvekkilinin gerçek iradesini yansıtmadığı, ibranamenin içeriği konusunda aldatıldığı, yanıltıldığı , hile ile ibraname alındığı ileri sürülmüştür.Bu nedenle, öncelikle uyuşmazlığa ilişkin usul hükümlerinin irdelenmesinde yarar vardır: Bilindiği üzere, 4.2.2011 tarihinde yayımlanarak 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)'nun: 163. maddesinde:“Yargılama sırasında, davaya ilişkin bir ön sorun ortaya çıkarsa, ilgili taraf, bunu dilekçe vermek suretiyle yahut duruşma sırasında sözlü olarak ileri sürebilir.” 164.maddesinde ise:“(1) Hâkim, taraflardan birinin ileri sürdüğü ön sorunu incelemeye değer bulursa, belirleyeceği süre içinde, varsa delilleriyle birlikte cevabını bildirmesi için diğer tarafa tefhim veya tebliğ eder. (2) Ön sorun hakkında iki taraf arasında uyuşmazlık varsa, hâkim gerekirse tarafları davet edip dinledikten sonra kararını verir. (3) Hâkim, ön sorun hakkındaki kararını taraflara tefhim veya tebliğ eder.” hükümlerine yer verilmek suretiyle “ön sorun” kurumu düzenlenmiştir. Mülga 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu(HUMK)'nun: 222.maddesinde: “Tahkikat esnasında davaya müteallik bir mesele hakkında tahkikat hakiminden karar almak isteyen taraf bunu tetkikata mahsus celsede şifahen veya celse haricinde iki nüsha olarak vereceği arzuhal ile talep eder.” Yine aynı Kanunun 223/2.maddesinde:“Hadise hakkında iki taraf ihtilaf halinde ise tahkikat hakimi kararını evrak üzerine veya kendilerini davet ve ifadelerini istima ettikten sonra verir. Kanunen şekli mahsus tayin edilmiş olan ahval müstesnadır.” 224.maddede ise , “Kaide olarak tahkikat hakimi hadise hakkında bir celsede iki tarafı istima ve delailini tetkik ve kararını ita eder. İktizasına göre delillerin diğer celsede ikame ve tetkikine de karar verebilir.” Şeklindeki hükümlerle de “hadise” müessesesi düzenlenmiştir. Anılan bu maddeler ile, devam eden bir davada ibraz edilen ve davanın sonucuna etkili olacak bir belgenin hata ve hileye dayalı olarak düzenlendiği iddiasının aynı dava içerisinde mülga 1086 sayılı HUMK hükümlerine göre hadise, yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK hükümlerine göre de ön sorun olarak incelenmesi öngörülmüştür.Somut olayda, yargılama sırasında davalı tarafça ibraz edilen davacının ibralaşma ve buna bağlı feragat beyanına ilişkin belgelere karşılık, davacı hata ve hile ile alındığı savunmasını getirmiştir. Bu durumda davacının ibranamenin hata ve hile ile alındığı iddiası ile ilgili olarak, mahkemece taraf delilleri toplanarak inceleme yapılması oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken aksine düşünce ile yazlı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.Kabule göre de 05.04.2012 tarihli ibranamede davacı davasından feragat ettiğinden mahkemece feragat nedeniyle davanın reddine karar verilmemesi doğru değil ise de aleyhe bozma yasağı nedeniyle bu husus bozma nedeni yapılmamıştır.Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile yerel mahkeme kararının (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.09.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.