Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13295 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 12995 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ: GEBZE 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 14/10/2009NUMARASI: 2009/187-2009/574Taraflar arasında görülen davada;Davacı, 2902 ada, 4 parselde; arsa vasıflı taşınmazı 01.09.2006 tarihinde satış yoluyla temellük ettiğini, davalı ile aralarında akdi bir ilişki bulunmadığını, noter kanalıyla “satın alma nedeniyle tahliye” istemli ihtar keşide edilmesine rağmen sonuç alınamadığını ileri sürerek, taşınmazın tahliyesine karar verilmesini istemiş, aşamalarda ıslah yoluyla davanın fuzuli işgal nedeniyle elatmanın önlenmesi isteğine ilişkin olduğunu bildirmiştir.Davalı, ıslah yoluyla dava sebebinin değiştirilmesine muvafakat etmediğini, kira ilişkisi olmayan taşınmazlarda tahliye davasının açılamayacağını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece; davacının kayden malik olduğu çaplı taşınmaza davalının üstün hakkı olmaksızın elattığının sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalı tarafından süresinde duruşmalı temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hâkimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.Dava; çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; kayden davacıya ait çekişme konusu taşınmazda davalının haklı ve geçerli bir nedeni bulunmaksızın tasarrufta bulunduğu, çap kaydının iptal edilinceye kadar geçerli olduğu gözetilerek elatmanın önlenmesine karar verilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik yoktur.Ne varki; Sulh Hukuk Mahkemesinde 6570 Sayılı Yasanın 7/d maddesinde düzenlenen iktisap nedenine dayalı olarak açılan tahliye davasında taşınmazla ilgili olarak bir değer belirtilmediği, 21.06.2007 tarihli oturumda da davacı vekili tarafından dava değeri gözetilerek görevsizlik kararı verilmesinin istenildiği, mahkemece verilen görevsizlik kararının derecattan geçerek kesinleştiği, görevli mahkemede de taşınmazın değeri konusunda bir açıklama yaptırılmadığı, keşfen çekişmeli taşınmazın değerinin saptanmadığı ve sonuçta harç tamamlatılmadan neticeye gidildiği görülmektedir.Hemen belirtilmelidir ki; iddianın içeriği ve ileri sürülüş biçiminden davanın taşınmaz malın aynına ilişkin olduğu ve konusunu oluşturan hakkın para ile değerlendirilmesinin mümkün bulunduğu açıktır. Bu tür davalarda HUMK.’nun 413 ve 492 sayılı Harçlar Kanununun 16. maddesi uyarınca; dava değerinin ve buna göre alınacak harcın elatılan yerin değeri ile talep edilen ecrimisil toplamından, elatmanın önlenmesi isteğinin yanında yıkım isteği de varsa dava değeri elatılan yerin değeri ile yıkımı istenilen yapı değerinin toplamından (04.03.1953 tarih, 10/2 sayılı İ.B.K ) ibaret olacağı kuşkusuzdur.Bilindiği üzere; 492 sayılı Harçlar Yasası, harcın alınmasını veya tamamlanmasını yanların isteklerine bırakmamış; değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re'sen) gözetilmesini hükme bağlamıştır. Anılan Yasasının 30. ve 32. maddelerinde ise yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağı vurgulanmıştır.Hal böyle olunca; dava dilekçesinde elatmanın önlenilmesi istenilen çekişmeli taşınmazla ilgili olarak davacı tarafından bir değer belirtilmediği gözetilmek suretiyle, davacıya çekişme konusu taşınmazın dava değerinin sorularak açıklattırılması, değere itiraz edilmesi halinde, yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde, keşfen değerin saptanması, belirlenecek değer üzerinden nispi tarifeye göre harcın tamamlatılması, işin esasının incelenerek hükme bağlanması gerekirken, dava değeri saptanmadan maktu harç alınmakla yetinilmesi isabetsizdir. Davalının, temyiz itirazları bu yönüyle yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.12.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.