Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13292 - Karar Yıl 2006 / Esas No : 10822 - Esas Yıl 2006





MAHKEMESİ: KARTAL 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 04/07/2006NUMARASI: 2003/410-329Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, murisleri K....in babası Z..’ya ait arsa üzerindeki binanın .. kat inşaatını kendi emek ve parası ile yaptığını, kök murisleri Z.. K...ın binanın bulunduğu arsayı kendilerinin miras payını ortadan kaldırmak amacıyla ve muvazaalı olarak görünürde satış yoluyla davalıya temlik ettiğini ileri sürüp tapu kaydının iptaline, miras payları oranında adlarına tesciline olmazsa taşınmazın bedeline esas olacak şekilde şimdilik 1.000.000.000.TL’nın yapım bedeli olarak tazminine karar verilmesini istemişlerdir.Davalı, dava konusu yeri N...S.. is...şahıstan satın aldığını, ..katın inşaatını tamamlayarak oturulur hale getirdiğini, aleyhine açılan davanın haksız ve yersiz olduğunu belirtip davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, işlemin danışıklı olduğu iddiasının kanıtlanamadığı, dava konusu katın yapıldığı sırada tapuda malik görülen dava dışı N...S...dan masrafların istenebileceği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü. -KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil olmazsa alacak isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; davacılardan M...nin miras bırakanı olan büyükbabası Z..K...'ın .. parsel sayılı taşınmazını 12.4.1999 tarihinde N...S...a, onun da 10.3.2000 tarihinde davalıya satış yoluyla temlik ettiği görülmektedir.Davacı A..bakımından miras bırakanın kendisinden önce ölen oğlu K...'in eşi A... K...ın Z.. K..ın mirasçısı bulunmadığı gözetildiğinde davanın reddedilmiş olması doğrudur.Davacı Melike'nin temyizine gelince; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirascısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirascılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Somut olaya gelince; taşınmazda bulunan iki daireli yapıdan birisinde miras bırakanın ölene kadar oturduğu, diğer dairenin uzun süredir davalının kullanımında bulunduğu, miras bırakan ve ailesi ile ahbaplığı bulunan ana malik N...'in taşınmazı hiç tasarruf etmediği, öte yandan sicil kaydı N...üzerindeyken dahi davanın babası K...marifetiyle binanın üzerine kat çıkıldığı, dosya kapsamı ile sabittir. Belirlenen bu olgular yukarıda açıklanan ilkelerler birlikte değerlendirildiğinde miras bırakan Z...'nın N..e yapmış olduğu temlikin bedelsiz ve muvazaalı olduğu sonucuna varılmaktadır. Son kayıt maliki davalının miras bırakanın oğlu olup muvazaalı işlemi bilen kişi konumunda bulunduğu ve Türk Medeni Kanununun 1023.maddesi koruyuculuğundan istifade edemeyeceği de açıktır. Esasen yapılan temlik işleminde taşınmazın davalıya intikal ettirilmesi amacıyla aracı kullandığı anlaşılmaktadır.Hal böyle olunca, davacı M..K..yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmelerle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacı M..'nin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hukmün HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.12.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.