Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13249 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 11177 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : ANTALYA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 25/02/2014NUMARASI : 2012/85-2014/66Taraflar arasında görülen tapu iptal tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi .............. raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal sebebine dayalı tapu iptal, pay oranında tescil istemine ilişkindir.Davacılar, ortak mirasbırakan Z........ K........’in kayden malik olduğu 1475 parsel sayılı taşınmazını, ölünceye kadar bakma akti ile davalı yeğenine temlik ettiğini, yapılan işlemin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu iptali ve miras payları oranında adlarına tescili istemişlerdir.Davalı, mirasbırakanın kendisini 6 aylıkken evlat edinerek büyüttüğünü, okuttuğunu, evlendirdiğini, fiilen maddi manevi kızı olduğunu, murisin bakım şartı ile taşınmazını bağışladığını, ölünceye kadar bakım aktini ihlal edecek hiçbir hareketinin olmadığını, ayrı yerlerde yaşasalar da irtibatlarının devam ettiğini, murisin mal kaçırma amacının olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, yapılan temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; mirasbırakanın çekişme konusu 9460 m2 yüzölçümündeki tarla vasıflı 1475 parsel sayılı taşınmazı 16.07.2009 tarihli akitle ölünceye kadar bakma koşuluyla davalıya temlik ettiği, mirasbırakan Z............’in 17/12/2011 tarihinde bekar ve çocuksuz olarak öldüğü, tarafların mirasbırakanın kendisinden önce ölen kardeşlerinin çocukları olduğu anlaşılmaktadır.Davacılar, anılan temlikin mal kaçırmak amacıyla yapıldığını, bakım ödevinin yerine getirilmediğini ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır../..Bilindiği üzere; ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır. (B.K.m.5ll).Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusuda bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer.(B.K.m.5l4).Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz. Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikinde muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, aslolan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır.(B.K.m.l8). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun l.4.l974 gün ve l/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.Somut olaya yukarıdaki ilkeler uyarınca baktığımızda, davalının 6 aylıkken mirasbırakan tarafından sahiplenerek büyütüldüğü, okutulduğu, evlendirildiği, davacı tanık beyanlarına göre çevrede murisin kızı olarak bilindiği, evlendiğinde murisin evinden gelin olarak çıktığı, davalının öğretmen olup, ara tatillerinde ve yaz tatilinde murisin yanına geldiği, hastalandığında refakatçi olarak yanında bulunduğu; özellikle davanın kabulü halinde mirasçı sıfatıyla ve miras payı oranı davacılardan daha fazla olması hasebiyle bu durumdan yararlanabilecek konumda olan davalı tanığı mirasbırakanın kardeşi Gönül’ün beyanından, davalının murisi hem annesi hem babası gibi bildiği, mirasbırakana yanında kalmasını teklif ettiği, hatta mesleğinden istifa edip birlikte yaşamayı düşündüğü, ancak mirasbırakanın kendi isteği ile ayrı yaşadığının anlaşıldığı, ölümüne kadar davalının bakım görevini yerine getirmediği iddiasıyla murisin bir dava açmadığı, tüm olgular birlikte değerlendirildiğinde mirasbırakanın temlikteki amacının bakım olduğu ve davalı tarafından bakım borcunun da yerine getirildiğinin kabulü zorunludur. Öte yandan, bakılmadığı iddiası bakım alacaklısına ait bir hak olup mirasçılar tarafından ileri sürülmesine de yasal olanak yoktur.Tüm bu nedenlerle, ölünceye kadar bakma sözleşmesinin diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı, dolayısıyla muvazaalı olmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.Davalının temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.