MAHKEMESİ: YAVUZELİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 27/04/2006NUMARASI: 2005/135-92Taraflar arasında görülen davada;Davacı, 8.10.1984 tarih ve ..sıra no ile adına kayıtlı taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında kısmen .. ada ..parsele revizyon gördüğünü, kalan kısmının ise dere yatağı olarak tespit harici bırakıldığını, ancak dere yatağı olmadığı gibi 20 yılı aşkın süredir zilyetliği altında bulunduğunu ileri sürüp, 4300 m2 yerin adına tescilini istemiştir.Davalı Hazine temsilcisi; dava konusu yerin dere yatağı olup, zilyetlikle edinilemeyeceği gibi, zilyetlik süresinin de kalmadığını, ayrıca davacının dayandığı tapu kaydına göre, kadastrodan sonra 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini belirtip; davanın reddini savunmuş; diğer davalı ise, davaya yanıt vermemiştir.Mahkemece, çekişmeli taşınmazın kuru dere yatağı olduğu ve davacı yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğiyle iktisap koşullarının gerçekleştiği gerekçesiyle; davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalı Hazine temsilcisi tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .. raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden ve dava dilekçesindeki iddianın ileri sürülüş biçiminden; davacının, kadastroca tescil harici bırakılan çekişme konusu 4300 m2 yerin, 8.10.1984 tarih ve ..sıra nolu olup, kadastroca ..ada ..sayılı parsele revizyon gören tapu kaydı kapsamında kaldığını ileri sürerek, eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.Dava dayanağı tapu kaydının ilk tesisinin 5.2.1963 tarih ve 1961/59 esas, 1963/2 karar sayılı tescil ilamına dayalı bulunduğu, anılan ilamda Hazinenin taraf olduğu ve kaydın dava sırasında krokiye bağlandığı görülmektedir. Eldeki iddia bakımından öncelikle dava dayanağı tapu kaydı ve krokisinin yerine sağlıklı bir biçimde uygulanması zorunludur. Ne varki, mahkemece yapılan uygulamanın yeterli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.Bilindiği üzere; harita ve krokisi bulunan tapu kayıtlarına Medeni Kanunun 719, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20.maddesi uyarınca kapsam belirleneceği kuşkusuzdur.Ancak böyle bir harita ve kroki yoksa veya uygulanabilir nitelik taşımıyorsa öncelikle tapu kaydının ilk tesisinden itibaren tüm gittileri ile birlikte Tapu Sicil Müdürlüğünden istenilmesi,gitti kayıtlarının yüzölçümlerinde veya sınırlarında bir değişiklik varsa dayandığı belgelerin incelenip,doğru ve yasal bir nedenin bulunup bulunmadığının araştırılması, doğru esasa dayanmıyorsa, ilk tesisindeki sınırlara itibar edilmesi, ayrıca uygulamada yararlanmak üzere varsa komşu taşınmaz kayıtlarının getirtilmesi,böylece yanların dayandığı,usulüne uygun olarak çıkarılmış tüm belgeler toplandıktan,dosya öteki yönlerden de keşfe hazır hale geldikten sonra yöreyi iyi bilen yaşlı ve yansız yerel bilirkişi veya bilirkişiler aracılığı ile uygulama yapılması, kayıtlardaki her sınır yerel bilirkişi veya bilirkişilerden sorulup arazi üzerinde tespit edilmesi;gerektiğinde sınırlar hakkında açıklayıcı doyurucu bilgiler alınması, bilinmeyen sınırlar yönünden taraflara tanık dinletme olanağının sağlanması,komşu taşınmaz kayıtlarının da aynı şekilde uygulanarak yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin denetlenmesi gerekir.Öte yandan sınırlar değişebilir nitelikte ise veya tam olarak kapanmayıp açık yönler kalıyorsa, kayda değişmez sınırlarla bağlantı kesilmemek suretiyle miktarına göre kapsam belirlenmesi, ayrıca tapu fen memuru veya mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişi veya bilirkişilerden keşifte saptanan bilgi ve bulgulara uygun ve uygulamayı tam olarak yansıtan, infaza elverişli rapor ve kroki alınması zorunludur. Hal böyle olunca; yukarıda açıklanan ilkeler gözetilerek sağlıklı bir uygulama yapılması, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davalı Hazinenin temyiz itirazları bu bakımdan yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK'nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 28.12.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.