Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13193 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 4571 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : GAZİANTEP 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 30/09/2013NUMARASI : 2011/804-2013/669Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, mümkün olmaz ise bedelinin tahsili davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 17.11.2015 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat M....... K......... ile temyiz edilen davalılar H..... S........... vd. vekili Avukat Y.K........ S............ geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen dahili davalı A....... D..........., dahili davalı S.. D.. gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ................. tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve mirasçılar adına tescil, mümkün olmaz ise bedel isteğine ilişkindir.Davacılar, mirasbırakanları N...... D........'in kat irtifakı kurulu 550 ada 228 sayılı parseldeki 38 ve 39 nolu dükkanlarını o tarihte 18 yaşından küçük olan torunu E.... S..........'ya satış göstermek suretiyle temlik ettiğini, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, Emre'nin ölümü ile de geride mirasçı olarak anne ve babasının kaldığını ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile mirasçılar adına payları oranında tescile, mümkün olmadığı takdirde bedelinin tahsiline karar verilmesini istemişlerdir. .../..Davalılar, maaşı ve geliri olmayan mirasbırakanın geçimini sağlayabilmek için dava konusu yerleri sattığını, daha önceden de benzer ihtiyaçları için bir kısım taşınmazlarını elden çıkardığını, mal aileden çıkmasın diyerek davalıların, oğulları Emre adına dükkanları aldıklarını, davanın zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, mirasbırakanın çekişmeye konu dükkanları ihtiyacı için sattığı, davacı tarafın iddiasının sübut bulmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, murisin çekişmeye konu 38 ve 39 nolu bağımsız bölümlerini 21.12.2006 tarihinde, 01.01.1988 doğumlu olan torunu Emre Serinkaya'ya satış suretiyle devrettiği, temlik tarihinde yaşı küçük olan Emre adına işlemi anne ve babası olan davalıların gerçekleştirdikleri, Emre'nin 03.03.2007 tarihinde ölümü ile geride mirasçı olarak davalıların kaldıkları, 1924 doğumlu olan kök mirasbırakan Necibe Diler'in de 17.04.2009 tarihinde ölümü ile de mirasçı olarak davacılar, davalı kızı H.. S.. ile davaya dahil edilen Mahide Diler, Hakan Diler ve S.. D..'in kaldıkları anlaşılmaktadır. Hemen belirtmek gerekir ki; temyiz aşamasında evrak arasına alınan nüfus kayıtları ve veraset ilamından, dahili davalı A.. D..'in mirasbırakan Necibe Diler'in mirasçıları arasında yeralmadığı anlaşılmakla, bu dahili davalı yönünden davanın reddine ilişkin karar bu gerekçeyle ve sonucu itibariyle doğru olduğuna göre, davacılar vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.Davacılar vekilinin öteki temyiz itirazlarına gelince; Bilindiği üzere; ugulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. (Borçlar Kanunu'nun 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.../...Somut olaya gelince, mirasbırakanın, davaya konu bağımsız bölümlerini temlik tarihinde 18 yaşından küçük olan ve alım gücü bulunmayan torunu Emreye'ye satış suretiyle temlik ettiği, tanık anlatımlarına göre kira gelirleri bulunan ve hayır işleriyle de uğraşan murisin taşınmaz satmaya ihtiyacının olmadığı, Emre'nin annesi olan davalı kızı Hülya ile birlikte yaşadığı, taşınmazların gerçek değerleri ile satış değerleri arasında da fahiş fark bulunduğu anlaşılmaktadır. Bütün bu somut bulgu ve olgular yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, mirasbırakanın taşınmazları temlikteki gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu sonucuna varılmaktadır.Hâl böyle olunca; davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.Davacılar vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.12.2014 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz edenler vekili için 1.100.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, 17.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.