MAHKEMESİ: SULTANBEYLİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ: 07/07/2008NUMARASI: 2005/380-2008/566Taraflar arasında görülen davada;Davacı, paydaşı bulunduğu eski 1412 yeni 1561 sayılı parseldeki yerine davalının inşaat yapıp, işgal ettiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesini ve binanın yıkımını istemiştir. Davalı, taşınmazda kendisinin de payı olduğunu belirtip, davanın reddini savunmuştur. Davanın reddine ilişkin mahkeme kararı Dairece, paylı mülkiyet ilkelerine göre araştırma yapılması gereğine işaret edilerek bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak tamamlanan soruşturma sonunda davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR-Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, paylı mülkiyete tabi çekişmeli 1561 sayılı parselde taraflardan başka dava dışı pek çok paydaşın daha bulunduğu, taşınmazda mahalleler oluşturacak düzeyde yapılaşmaya gidildiği, ancak bu paylaşımın tüm paydaşları kapsamadığı, diğer bir deyişle tüm paydaşları bağlayıcı nitelik taşımadığı anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse, kayıtta paylı eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyuun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, “ahde vefa” kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki el atmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Ancak, o paydaşın payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı ya da kullanabileceği bir kısım yer varsa, açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Nitekim değinilen hususlar, hükmüne uyulan Daire bozma ilamında da belirtilmiş, ne var ki bozma ilamının gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir.Öte yandan, davacının payını edindiği hükümde davalı taraf yer almadığına göre, anılan hükmün davalı bakımından bağlayıcılığı da söz konusu değildir.Hal böyle olunca, davacının payı karşılığı taşınmazda çekişmesiz olarak kullanabileceği bir yer bulunup bulunmadığının açıklığa kavuşturulması, bulunduğu takdirde davanın reddedilmesi, böyle bir yer bulunmadığının anlaşılması durumunda ise davacının payı oranında elatmanın önlenmesine karar verilmesi; yıkım isteği bakımından ise, taşınmazın mütemmim cüzü haline gelen yapının tüm paydaşların muvafakati olmadan yıkılamayacağı gözetilerek bu istreddedilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yazılı biçimde hüküm kurulması isabetsizdir. Davalının temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 04.02.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.